POSTMODERNİZM KADIN KİMLİĞİNİ SİNSİCE SÖMÜRMEKTEDİR

Postmodernism is exploiting women identity insidiously
POSTMODERNİZM KADIN KİMLİĞİNİ SİNSİCE SÖMÜRMEKTEDİR
Doç. Dr. Mahmut ÖZTÜRK
AİBÜ Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü
Resim- İş Eğitimi Anabilim Dalı

Neoliberalizm, küreselleştirmeci alt yapısal pratiklerine uyarlı postmodernist ideolojisinin üst yapısal kavram pratiklerini sinsice üretmektedir. Postmodernizmi neoliberalizmden bağımsız düşünmek olanaksızdır. Neoliberalizmin, ülkemizde özelleştirmeci, küreselleştirmeci serbest ekonomiye geçiş politikalarının yanında, eğitim, sanat, felsefe, hukuk, bilim… gibi üstyapısal dönüşümlerini postmodernist söylemler üzerinden gerçekleştirmesi özellikle tarihsel anlamda bir tesadüf olduğu düşünülemez.


Bütüncül süreklilik ve tarihsel ardıllık düşünülerek, 1980 sonrası uygulanan postmodernist kompozisyon bütününün birbirinden ilgisizmiş gibi görülen parçalarına ya da POSTMODERNİST KAVRAM PRATİKLERİNE şunlar örnek verilebilir: YÖK’ ün kuruluşu ile Dini İnançlara Saygı, Her Yüz Metrede Cami Yapımı, Rabıta Olayı ve Türbanın İcadı, Gösterge Bilim- Yeniden Yapılanma- Yapısalcılık, Amerika’ ya ve Yaşamına Özenme- Yeni Pop Yaşam (Geçmiş ve Gelecek Yok O Günü ve Anı Yaşa, Büyük Umutları Bırak, Küçük Seviçlerle Mutlu Ol Mesajını Veren Kitapların Abartılı Reklamlarla Piyasaya Sürülmesi ), MEB Tarafından Öz Türkçe 44 Sözcüğün Yıllık ve Günlük Planlarda Yasaklanması ve Yaradılışçı- Evrimci Fen Bilgisi Öğretmeni Fişlemesi, Devlet Memurlarının Katılması Zorunlu Tutulan Türk- İslam Sentezi Seminerleri Dizisi, Çoklu Zeka Kuramı, Duygusal Zeka, YÖK- DÜNYA BANKASI Projesi ve Üniversitelerin Yeniden Yapılandırılması, Programa ve Söze Öncelik Veren Modüler Eğitim, Programların Standartlaşması, Öğrenci Merkezli Eğitim, Projeye Dayalı Eğitim, Beyin Fırtınası- Derin Düşünme, Aklı Ortaklaştırma, Dinler ve Kültürlerarası Diyalog, Medeniyetler Çatışması, Yeni Osmanlıcılık, İkinci Cumhuriyetçilik, Üniversite İşletme Olmalıdır, Paralı Eğitim, Ömürboyu Eğitim, Küreselleşme, Özelleştirme, AB Eğitim Projeleri, Günümüz Felaketinin Sorumlusu Modernizmin Büyük Söylemleri Bitmiştir, Dinci- Mezhepçi- Etnisiteci Üst Kimlik- Alt Kimlik, Ötekileştirme, KADIN AYRIMCILIĞI ÜZERİNDEN ABARTILI CİNSİYETÇİ YAKLAŞIM, FEMİNİZM, AYRIŞAN TOPLUMLAR SÜRECİNİ YAŞIYORUZ, Sanatta Merkez- Çevre Sorunu, Sanat Öldü Yaşasın Sanat, Sanat Eğitiminde Büyük Söylemler ve Estetik Bitmiştir, Sanat- Sanatçı ve Sanat Yapıtı Yeniden Tanımlanmalıdır, Herkes Sanatçıdır- Her şey Sanattır, Sanat Yapıtı Değil Sanatçı ve Kavramı- Konsepti hatta Ne Giyindiği, Saçını Nasıl Taradığı, Kimlerle Tanışıp Düşüp- Kalktığı Önemlidir, Reklam ve Çevre Edinmek Önemlidir, Sanat Yapıtı Değil Hakkında Yazılan Metinler ve Söylenenler Önemlidir, Kamusal Alanda Sanat- Kamusal Alana Müdahale, Sanat ve Disiplinler Arasılık- Sanat ve Disiplinler Ötesilik, Yapı Bozum- Yapı Söküm, Sanat Yapıtını Tahrip Et, Provokatif ve Aternatif Sanat Yap, Yoz (Kitsch) Olan da Sanattır, Orkestra ve Şef Gereksizdir, Klasik Müzik Değil Etnik Müzik, Doğu Batı Sentezli Müzik, Deneysel Müzik, Müzik Eğitimi Gereksizdir Herkes Şarkıcı Olabilir (Televizyonda Müzik Yarışmaları), Önemli Olan Sanat Tüketicisinin Beğenisidir, Türk Resmi Yoktur, Küratörlük, Sponsorlu Sanat Pratikleri ve Sergiler, Kurumsallaşmış Sanat Galerisi Ol, Devlet Müzeciliği Değil Özel Müzecilik Önemlidir hatta Müzeler Önemsizdir… gibi postmodernizmin ülkemize özgü kullandığı kavram pratiklerinin, bir zincirin halkalarına benzeyen bütünlük sergilediğini hayatın her alanında görmek olanaklıdır. Bu günün Türkiye resminde aynı değirmene su taşıdıkları içindir ki, postmodernist kavram pratikleri kadın ve kadın sorunlarına ilişkin diğer kavram pratiklerinden asla ayrı düşünülemez.

Neoliberalist pratiklerin; Yeni Dünya Düzeni, Büyük Ortadoğu Projesi, Avrupa Birliği, Baltık Ülkeleri Ekonomik İşbirliği, Karadeniz Bölgesi Ekonomik İşbirliği… gibi küreselleştirmeci toplumsal ve ekonomik büyük birlikler oluşturmasının yanı sıra, neoliberalizmin postmodernist ideolojisi; kimlik, alt kimlik- üst kimlik, aidiyetlik, kadın, sınırlar- alanlar, merkez- çevre… gibi kavramları pratiğe uyarlayarak toplumları ayrıştırmaya çalışmaktadır. Neoliberalizmin bu oyununa aydınları, üniversiteleri… alet etmesi üzerinde ayrıntılarıyla tartışılması gereken başlı başına önemli bir konudur. Sempozyum, kongre gibi etkinliklerin postmodernist kavram pratiklerinin başlıklarını taşıması utanç verici bir durumdur.

Kuzey yarım kürede toplumsal ve ekonomik küreselleştirmeci birlikler oluşturan neoliberalizm, bizim gibi güney yarım küre ülkelerine toplumsal ayrışmayı ve parçalanmayı reva görmektedir.

Neoliberalizmin postmodernist ideolojisi; “çoklu zeka” kuramıyla insanı ve insan beynini, “öğrenci merkezli eğitim” demagojisi ile okulu ve sınıfı ayrıştırmakta, etnisiteci, mezhepçi tutum ve kavramlarıyla toplumları ayrıştırmaya parçalamaya çalışırken, kimliğin ve cinsel kimliğin temel ögesi “kadın” kavramını da aşırı cinsiyetçi yaklaşımlarla toplumsal ve sınıfsal kimliğinden soyutlayarak yalnızlığa mahkum etmektedir.



Türkiye’ ye Uygulanan Neoliberalist Pratiklerin Baş Aktörü Amerikadır

“ Osmanlı İmparatorluğunun çöktüğü xx. yy ‘ın başlarında Asya Türkiyesinde 69 Fransız, 140 Amerikan okulu bulunmaktaydı. ( KÖKSAL, 2004, 59)”. Böylesine yaygın okulu olan Amerika, geçmişte kalan bu mirasını bugün tekrar elde etmek için ‘kimlik’ kavramını önümüze koymuştur. Kürt Açılımı, Ermeni Açılımı, Türkiye’ de 36 milliyetin olduğunun defalarca kafa ütülercesine tekrarlanması Amerika’ nın bize reva gördüğü böl- parçala- yut politikasıdır. Bu politikadan kadın sorununu ayrı tutmak olanaksızdır. Kadının erkeğin antiemperyalist birlikteliğini bozmak için, neoliberalist pratiklerin kadın kimliği üzerinden postmodernist söylemleri desteklediğini görmemek aymazlık olacaktır.Kadın Kimliği Postmodernist Söylemin Sömürü Nesnesidir

Kadın kimliğine vurgu yaparak, kadını savunuyormuş gibi görünen Postmodernizmin, aşırı cinsiyetçi yaklaşım sergilediği ve cinsel kimlikleri ayrıştırmaktan başka bir çözüm üretmediği hayatın her alanında açıkça görülmektedir. Türkiye Cumhuriyetinin temelinde eşitlik, özgürlük, kardeşlik ilkeleri, kadın kimliği üzerinden de geçerlidir. “ Cumhuriyetin ilanından az önce Tunalı Hilmi, TBMM’de yaptığı bir konuşmada, yapılacak nüfus sayımında kadınların da sayılmasını isteyince, büyük tepki ile karşılanmış ve kürsüden indirilmişti (ADEM, 2004, 70)”.

1789 Fransız Burjuva Demokratik Devrimi’ nin ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ nin “Eşitlik- Özgürlük- Kardeşlik” ilkelerini ve kavramlarını temel alan modernitenin karşısına, ayrıştırmacılığı ve parçalara bölmeyi hedefe koyan postmodernitenin “kimlik ve kadın” kavram pratiğini doğru sorgulamak gerekir.

KAYNAKÇA:
ADEM , Mahmut, Öğretim Birliği, Ulusal Eğitim Kurultayı Bildiriler, Başak Matbaacılık, Ankara, 2004.
KÖKSAL, Aydın, Yabancı Dille Öğretim, Ulusal Eğitim Kurultayı Bildiriler, Başak Matbaacılık, Ankara, 2004.

2011 HAZİRAN ATAMA KONTENJANLARI

30.000 Kadrolu öğretmen atamasında illerin kontenjanları belli olmaya başladı. 30.000 kadronun çoğu Doğu ve İstanbul ağırlıklı
RİZE:
Rize il Milli eğitim müdürü Rasim ÇELİK 1 Haziranda yapılacak  30.000 Kadrolu öğretmen atamasında Rize'ye 200 öğretmen atanacağını duyurdu.
Branşlarda en fazla , İngilizce , Rehberlik ve Sınıf öğretmenliği olacağını söyledi.
ERZURUM:
Erzurum İl Milli eğitim Müdürlüğünden aldığımız bilgilere göre 30.000 Kadrolu Öğretmen atamasında Erzurum il geneline 1100 kontenjan ayrılmış. Branş dağlımı ise henüz yapılmamış.
EDİRNE:
Edirneye toplam verilen kontenjan 70. Branş dağılımları şuan yapılıyor.
ZONGULDAK:
Zonguldak verilen toplam kontenjan 150. Branş dağılımları ise henüz belli değil.
TEKİRDAĞ: 
Tekirdağ'a verilen toplam kontenjan 180. Branş dağılımları ise henüz belli değil.
81 İl Toplam 27469 Kontenjan Vermiştir.
İl Adı - Kurum Sayısı - Verilen Kontenjan
ADANA 236 252
ADIYAMAN 351 362
AFYONKARAHİSAR 200 200
AĞRI 867 1050
AMASYA 63 64
ANKARA 117 125
ANTALYA 381 400
ARTVİN 158 163
AYDIN 68 71
BALIKESİR 94 110
BİLECİK 48 50
BİNGÖL 313 350
BİTLİS 650 751
BOLU 0 0
BURDUR 0 0
BURSA 282 300
ÇANAKKALE 0 0
ÇANKIRI 123 129
ÇORUM 125 130
DENİZLİ 85 85
DİYARBAKIR 1168 1384
EDİRNE 70 70
ELAZIĞ 188 200
ERZİNCAN 134 140
ERZURUM 1022 1100
ESKİŞEHİR 60 60
GAZİANTEP 515 550
GİRESUN 0 0
GÜMÜŞHANE 119 125
HAKKARİ 410 558
HATAY 343 350
ISPARTA 63 63
MERSİN 0 0
İSTANBUL 2374 3100
İZMİR 145 150
KARS 457 483
KASTAMONU 174 194
KAYSERİ 178 178
KIRKLARELİ 62 62
KIRŞEHİR 0 0
KOCAELİ 281 285
KONYA 285 294
KÜTAHYA 125 130
MALATYA 169 175
MANİSA 199 200
KAHRAMANMARAŞ 526 551
MARDİN 210 350
MUĞLA 76 80
MUŞ 634 750
NEVŞEHİR 137 151
NİĞDE 0 0
ORDU 268 306
RİZE 176 200
SAKARYA 201 210
SAMSUN 112 122
SİİRT 461 512
SİNOP 51 65
SİVAS 419 434
TEKİRDAĞ 170 185
TOKAT 273 289
TRABZON 113 117
TUNCELİ 63 65
ŞANLIURFA 2557 3232
UŞAK 47 47
VAN 1776 2002
YOZGAT 0 0
ZONGULDAK 144 150
AKSARAY 83 85
BAYBURT 0 0
KARAMAN 94 100
KIRIKKALE 65 70
BATMAN 680 800
ŞIRNAK 1144 1406
BARTIN 43 45
ARDAHAN 114 125
IĞDIR 186 200
YALOVA 19 20
KARABÜK 24 25
KİLİS 94 106
OSMANİYE 75 76
DÜZCE 129 150

KAYNAK: memuruz.net

Devrimden Sonra Filmi

“Devrimden Sonra”

Senarist - Yönetmen Mustafa Kenan Aybastı
Nâzım Hikmet Kültür Merkezi Devrimden Sonra Film Kolektifi





Türkiye’de gerçekleşebilecek
bir devrimin hayata ve sokağa nasıl yansıyabileceğini,
devrimin, sıradan insanların, işçilerin, gençlerin,
emeklilerin hayatlarında neleri değiştirebileceğini
anlatıyor.
Düşlerdeki Türkiye’yi, hep arzulanan ama bir türlü gerçekleştirilemeyen
hayalleri anlatıyor.
Eğitimin, sağlığın, parayla satılmadığı, paranın aşka tuzaklar kuramadığı,
insanların işsizlik korkusu ile yaşamadığı, gençlerin üniforma giydirilip
emperyalist örgütlerin hizmetine sokulamadığı bir ülkeyi anlatıyor.
Ve hep beraber izlemeye, konuşmaya çağırıyor başka bir Türkiye’yi...
Bir kez daha düşünün ya Türkiye’de devrim olursa? Nasıl bir Türkiye olur?


"DEVRİMDEN SONRA" (FRAGMAN-2) ortakyasam

Kaçışla başladı “Devrimden Sonra”...
“Türkiye’de devrim olsa ne olur?” sorusu cazip bir soruydu ve bu cazip sorunun akla ilk getirdiği fikir, kabul etmek gerekir ki, hınzırcaydı: Bazıları kesin kaçar!
İlk fikir ilk parçayı doğurdu.
Kaçış
Internet’e salıverilen ilk “parça” bir takside devrim kararnamesi okunurken yol alan bir zengin çifte dairdi.
Havaalanında onları ülke dışına çıkaracak uçak seferine yetişmeye çalışıyorlardı. “Devletin patronlara, tefecilere olan borçları ödenmeyecektir. Kredi kartı borcu olanların borçları iptal edilmiştir” cümlelerini dinleyerek.İlk parça, cesaret verici bir tepki ile karşılaştı. Internet’te rekor sayıda paylaşılan bu parça, filmi de daha henüz bir fikir halindeyken duyurmuş oldu.
“Türkiye’de devrim olursa ne olur?”
Bu soruya dair filmimiz.
Soru o kadar cazip ki, pek çok usta oyuncu bu soruya verilecek yanıta katılmakta hiç tereddüt etmedi.
Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde oluşturulan Devrimden Sonra Film Kolektifi, bir anda büyük bir prodüksiyonun üzerinde buldu kendini.
Oyuncular, dekor, çekim mekanları derken film inanılması güç bir hızla yol almaya başladı.
Devrim gibi...
Devrim kadar hızlı ve devrim kadar kalabalık: Ülkenin en usta oyuncularından, hayatında ilk defa kamera karşısına çıkmış olanlara 500’ün üzerinde insan rol aldı. Devrim kadar yüksek ve çok sesli: Filmin müzikleri aralarında Cahit Berkay,Akın Eldes, Ayşe Tütüncü, Emin igüs gibi ustaların
olduğu 30 kişinin çalışmasıyla hazırlandı. Sesler ve Düşler, Volkan Akkoç, NHKM Müzisyenler Atölyesi koro

ve orkestrası... Filme ses verenler arasındaydı.12 farklı yardımcı yönetmenin, 3 farklı görüntü yönetmeninin
emekleri yoğruldu Devrimden Sonra’da...
Sinemanın yanıtı
“Türkiye’de devrim olursa ne olur?”
Bu geniş soruya dar yanıtlar vermek mümkün olabilir. “Her şey parasız olur.” “Patronlar kalmaz.”
Sinemanın vereceği yanıtınsa bu kadar dar olması olmaz.Çok geniş ve yetkin bir oyuncu kadrosuyla kotarıldı, Devrimden Sonra. Bir nedeni de bu: Bu kadar çok yüzlü, bu kadar geniş bir soruya çok insanın gözünden yanıt vermek gerekirdi.Evinde yalnız yaşayan yaşlı bir kadının, hayatında hiç dişçiye gitmemiş bir işçinin, sevdiği kıza varamayan köylü gencinin, daha başka pek çok kişinin gözünden...
Filmi büyüten, zenginleştiren de bu oldu.İmece ve mutlu sonÇekimlere dair de birkaç şey söylemek lazım.
“İmece” diyordu Asaf Güven Aksel... Gerçekten, her şey hep birlikte yapıldı. Uzun ve yorucu çekim günleri hep birlikte herkesin elinden geleni yaparak çalışmasıyla doldu.Şimdi filmimiz hazır. 1 Mayıs’ta galada ilk izleyicileriyle buluşacak Devrimden Sonra ve 6 Mayıs’ta sinema salonları Devrimden Sonra için açacak kapılarını.Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’ndekiler için, hatta Devrimden Sonra’nın fikir babası, senaristi ve yönetmeni Mustafa Kenan Aybastı için adeta bir görevdi Devrimden Sonra. “Yapmasak, birileri yapmasa olmaz”dı.Ama büyük bir keyifle, büyük bir heyecanla yapıldı... İzleyicileri de büyük keyif alacak, büyük bir heyecanla seyredip, büyük bir mutlulukla ayrılacaklar sinemadan.
Bu kopyayı da vermiş olalım: “Mutlu son Hollywood işidir” demedik, mutlu sona vardırdık filmimizi.

http://www.devrimdensonra.com/

ÖĞRENME STİLLERİ

Öğrenme Stilleri Nelerdir?
Farklı Öğrenme Stilleri ile İlgili Neler Yapılabilir?

Niçin bazı çocuklar oyuncaklarını oynadıktan sonra hemen kutusuna koymak için gayret gösterirken üstelik bunu sadece oyuncağı yeni iken değil de sürekli olarak devam eden bir alışkanlık halinde yaparken, bazıları dağınıklıktan hiç rahatsızlık duymaz? Niçin bazı çocuklar hiç kimse onları yönlendirmeden, oyuncaklarını sadece yeni iken kutusuna koyarken, bazıları ilk anda kutusunu parçalar? Niçin bazı çocukların fanilası sürekli dışarda gezer de bazılarının ki hiç çıkmaz? Bunları birbirinden bu kadar farklı kılan nedir? Bu davranış şekilleri aynı zamanda farklı öğrenme özelliklerini de içerisine alan adeta bizi biz yapan özelliklerdir. Bu özelliklere öğrenme stilleri denilmektedir. Öğrenme stillerimiz doğuştan var olan karakteristik özelliklerimizdir. Yaşamımızın her anında, her boyutunda davranışlarımızı etkiler. Yürürken, yatarken, otururken, konuşurken, oynarken bizi etkiler ve bu özelliğimize göre bu eylemleri yaparız.

Öğrenme stillerini görsel, işitsel ve kinestetik/dokunsal olmak üzere üç ana grupta toplarız.

a) Görsel Stil
Görseller özel yaşamlarında genellikle düzenli ve titizdir. Karışıklık ve dağınıklıktan rahatsız olurlar. Çantaları, dolapları her zaman düzenlidir. Yazmayı sevmeseler bile defterlerini düzenli ve itinalı kullanırlar. Düz anlatım dediğimiz (okullarda öğretmenin veya bir öğrencinin dersi anlatması) öğretim yönteminden yeterince yararlanamazlar. Tam olarak anlamaları için dersin mutlaka görsel malzemelerle desteklenmesi gerekir. Harita, poster, şema gibi görsel araçlarla kolay öğrenirler ve bu araçlarla öğrendiklerini kolay hatırlarlar. Öğrendikleri konuları gözlerinin önüne getirerek hatırlamaya çalışırlar.

b) İşitsel Stil
İşitseller küçük yaşlarda kendi kendilerine konuşurlar. Ses ve müziğe duyarlıdırlar. Sohbet etmeyi, birileri ile çalışmayı severler. Genellikle ahenkli ve güzel konuşurlar. Yabancı dil öğreniminde başarılıdırlar. İlkokul birinci ve ikinci sınıflarda kendi kendilerine konuşmaları nedeniyle öğretmeni dinleyemezler. Gözle okuma esnasında hiçbirşey anlamayabilirler. Bu nedenle en azından kendi kulağının duyabileceği bir sesle okumalarına izin verilmelidir. Daha çok konuşarak, tartışarak öğrenirler. Bilgi alırken dinlemeyi okumaya tercih ederler. Olay ve kavramları birinin anlatması ile daha iyi anlarlar. Grup ve ikili çalışmalarda konuşma ve dinleme olanakları olduğu için iyi öğrenirler.

c) Kinestetik/Dokunsal Stil
Kinestetik/dokunsallar oldukça hareketli olurlar. Sınıfta yerlerinde duramazlar. Sürekli hareket halindedirler. Tahtayı silmek , pencereyi açmak, tebeşir getirmek hep onların görevi olsun isterler. Uzun müddet oturmaya zorlanırlarsa derste ne olup bittiğini anlamazlar. Bu hareketlilik uygun işlere yönlendirilmezse genelde sınıfta problem çıkarırlar. Bizim eğitim öğretim sistemimizden kötü yönde etkilenirler ve genelde istenmeyen öğrenci haline gelirler. Bu nedenlerden dolayı da yaramaz tembel olarak tanımlanabilirler ya da zeki olmadıkları öne sürülür. Sınıflarımızda ideal ders araçlarımız olarak kabul edilen şema, harita, fotoğraf gibi görsel araçlar kinestetik öğrenciler için görsel öğrencilere göre daha az değer taşır. Çünkü ne kadar renkli ve canlı olursa olsun görsel materyaller onların öğrenmesini beklenen ölçüde kolaylaştırmaz. Anlatımdan da yararlanamazlar. Öğrenebilmeleri için mutlaka ellerini kullanacakları, yaparak yaşayarak öğrenme dediğimiz öğrenme tekniklerinin uygulanması gerekir. Sınıf yerine okul bahçesi ya da laboratuarda, dokunarak ellerini kullanarak olayların içinde yaşayarak çok daha iyi öğrenirler.

Her üç stildeki öğrencilerinde dersten yararlanabilmeleri için öğrencilerin aktif, öğretmenlerin rehber olması gerekmektedir. Öğrenme stilleri sadece öğrenme stili değil kişinin karakterinin de bir parçasıdır. Kişi aslında sahip olduğu karakter nedeniyle bu stillere sahiptir. Başka bir deyişle aslında karakterimiz bizi bu şekilde öğrenmeye zorlar. Yani biz kinestetik isek bu bizim karakterimizdir ve tüm yaşamımız kinestetik özelliklere göre gelişir ve öğrenirken de kinestetik özelliklerimize göre öğreniriz. Aynı şekilde görsel ve işitsel isek bu özelliklere göre yaşar ve bu özelliklere göre öğreniriz.


Görsel Öğrenciler :
Tertipli, düzenli defter ve kitaplarına karşı aşırı titizdirler. Çok hareketli olmadıkları için sınıfta sorun oluşturmazlar. Öğretmeni gözleriyle takip ederler. Sınıf içerisindeki ufak kusurlara bile duyarlıdırlar. Ödevlerini itinayla yaparlar,kendi kendilerine kurallar belirlerler. Mesela başlıkları kırmızıyla, alt başlıkları farklı renklerle yazarlar. Defterlerinde karalama olmaz. Sözlü talimatları takip etmekte zorlanırlar. Talimatlar ne kadar uzun olursa o kadar güçlük çekerler. Bu yüzden talimatların tahtaya yazılmasını isterler. Kurallara uymak ve disiplinli olmak en önemli özellikleridir. Kuralları tam olarak öğrendikten sonra kendilerini rahat hissederler. Gördüklerini hatırlarlar. Genellikle gördükleri şeyleri görüntü olarak belleğe kaydeder ve görüntü olarak hatırlarlar. Çok az yazım ve noktalama hatası yaparlar. Üç grup içerisinde en başarılı öğrenci grubudur. Ancak işitsel özellik taşımazlarsa, ahenkli ve güzel okuma konusunda başarılı olamazlar.

İşitsel Öğrenciler:
Kendi kendine konuşurlar. Bu nedenle arkadaşları ve öğretmeni tarafından sürekli uyarılırlar. Sessiz okuma konusunda sıkıntı yaşarlar çünkü kulaklarının duymadığını anlamakta zorlanırlar. Okuduklarını anlamaları, okuma işlevinin yerine getirilmesi için okuduklarını işitmeleri şarttır. Konsantre olabilmeleri için hiçbir sesin olmaması gerekir, ancak o anda kendi kendilerine konuşabilirler. İşitsel öğrenciler en iyi işiterek öğrenirler ancak öğretmenin dersi anlattığı sırada konuşuyor olma ihtimalleri nedeniyle dersi kaçırırlar.

Yabancı dil öğrenmeye yatkındırlar, özellikle konuşma ve dinleme becerileri çok iyidir. Fakat okuma ve yazma becerilerinde güçlük çekerler. Konuşmayı seven bu öğrenciler sınıfta mümkün olduğunca çok konuşmak isterler ve bu olanağı bulamazlarsa sürekli yanındakileri de konuştururlar. Bu tür öğrencilerin konuşma istekleri karşılanmalıdır aksi taktirde dersi hiç dinlemezler. Öğrenirken konuşarak veya sesli okuyarak öğrenirler ve hatırlarken de aynı şekilde biri kendilerine okuyormuş gibi hatırlarlar. Problem çözerken sesli düşünmelerine izin verilmelidir. Bu problemde verilen ve isteneni kavramaları için gereklidir.

Kinestetik/Dokunsal Öğrenciler:
Kinestetik/dokunsal öğrenciler özellikle anne ve babası da kinestetik/dokunsal ise okulda çok zorlanırlar. Çünkü onlar oturdukları yerde uzun müddet duramazlar. Parmak kaldırmak ve öğretmenin kendisini görmesini beklemek onlar için çok zor hatta gereksiz bir zaman kaybıdır. Onlar derhal harekete geçer ve amaçlarına ulaşırlar. Öğretmenin "tahtayı kim silecek" demesi kinestetik/dokunsal öğrencinin burnunun dibinde bitmesi için yeterlidir. Kinestetik öğrencilerin zorluğu görsel ve işitsel mesajları tam olarak algılayamamalarından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle öğretmenin çöp kutusunu göstererek (görsel mesaj),"lütfen çöpünüzü bu kutuya atın " (işitsel mesaj) demesi kinestetik öğrenciler tarafından algılanamayabilir. Kinestetik/dokunsal öğrencinin bizzat paspasın üzerinde öğretmenle birlikte ayaklarını silmesi ya da kalemini öğretmeni ile birlikte çöp kutusunun yanında açması mesajın anlaşılmasını sağlar. Kinestetik/dokunsallar kas belleğine sahiptirler ve ancak yaparak algılayabilirler. Bir iş yapılırken kinestetik/dokunsal öğrencinin elinden tutmalısınız, ona bir şey anlatırken omuzuna elinizi koymalısınız. Bu davranışlar mesajın kinestetik/dokunsallar tarafından anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır. Onlar için en kolay iletişim dokunmaktır. Görsel mesaj ve güzel sözler kinestetik/dokunsallar için yeterli değildir.

Sudan bahanelerle öğretmenden kalkmak için izin isterler, 5 ya da 10 dakika sonra başka bir izin için parmaklarını yeniden kaldırırlar. Öğretmen bu öğrencilere izin vermese de bu öğrenciler yerlerinden kalkacaklardır.

Öğrenme Stillerine Göre Ders Çalışma Yöntemleri

a. Görsel Öğrenci:
1. Görsel/Sözel öğrenci:
- Yazarken, okurken renkli kalemler kullanmalı. Önemli konuların altını renkli kalemlerle çizmeli.
- Ders dinlerken not almalı.
- Anahtar sözcük kartları hazırlamalı. Bu kartlara kısa notlar yazmalı.
- Problem çözerken istenenleri, verilenleri ayrı renkteki kalemlerle yazmalı.
- Video ve bilgisayar programlarından yararlanmalıdır.

2. Görsel/ Resimsel öğrenci:
- Anahtar noktalar için kartlar hazırlayıp bu kartlara resim ve semboller çizmeli.
- Kitapların kenarlarına bir bakışta ona hatırlatacak sembol ve resimler koymalıdır. Bu durum konuları kolay hatırlamasında yardımcı olacaktır.

B. Kinestetik/Dokunsal Öğrenci:

Derse başlamadan önce konsantre olabilmesi için;
· Ön sıraya oturmalı.
· Yazım kurallarına dikkat etmeksizin işittiklerini hatırlaması için sürekli kısa notlar tutmalı.
Ders anlatımı ve çalışma sırasında;
- Çalışırken elindeki kartlarla ileri geri yürüyerek yüksek sesle okumalı. Bu yöntemle öğrenme kolaylaşır.
- Dersi anlatan kişi dersi mimikler ve dramalar ile desteklemeli. Bu yöntemle dersin anlaşılması kolaylaşır.
- Lego, oyun hamuru, kil vb. dokunsal materyaller kullanılmalı.
- Laboratuar çalışmaları için fazladan zaman ayrılmalı.
- Sıralı işlemleri hatırlayabilmesi için, her bir basamağı karta yazmalı. Daha sonra kartları otomatik olarak sıraya koyacak hale gelinceye kadar sıraya koymalı.
- Problemleri ve denklemleri fasulye, dama taşları, sayma çubukları kullanarak anlamaya çalışmalı. Bu yöntemle matematik ve teknik bilgilerin öğrenilmesi kolaylaşır.
- Özellikle model üretebileceği bilgisayar oyunlarıyla oynamalıdır.

C. İşitsel Öğrenci:

- Çalışma grupları oluşturularak ya da çalışma arkadaşı bulunarak çalışılmalı. Bu şekilde en uygun öğrenme sağlanır.
- Konular yüksek sesle tekrar edilerek okunmalı.
- Kaset çalarla (okuduğunu sesli kaydedebilmek amacıyla) çalışılmalı.
- Bellekte tutulması gereken (tarih, isim, formül) konular için melodik tekrar kullanılmalı.
- Basamak olarak öğrenmeleri gereken şeyleri basamaklı olarak yazıp, yüksek sesle söylemeli. Bu yöntem öğrenmeyi olumlu etkileyecektir.
- Önemli konu ve talimatları yüksek sesle okuyup tekrar etmeli.
- Problemleri kendi sözcükleriyle ifade etmeli.

Görsel Stil :

Algılama Yolu :
*Gördüğünü hatırlar.
*Metin ve çizimleri takip eder.
*İnsanları, eşyaları, resimleri gözlem yoluyla tanır/kavrar.

En İyi Öğrenme:
*Bilgisayar grafikleri
*Görsel yap bozlar
*Haritalar, grafikler, şemalar, ilan panoları

Okuduğunu En İyi Öğrenme:
*Sessiz okuma
*Resimli roman
*Yazılı poster


İşitsel Stil :

Algılama Yolu :
*İşittiğini hatırlar.
*Sözel ifadeleri takip eder.
*Dinleyerek ve konuşarak öğrenir.

En İyi Öğrenme:
*Konuşarak, mülakat yaparak
*Derse katılarak
*Soru sorarak ve cevap vererek
*Sözlü rapor vererek

Okuduğunu En iyi öğrenme:
*Seslendirme
*Yüksek sesle okuma
*Masal ve kitap kasetlerini dinleme
*Olay ve öyküler hakkında sohbet etme

Kinestetik Stil :

Algılama Yolu :
*Yaşadıklarını hatırlar.
*Oynayabildiklerini ve prova yapabildiklerini takip eder.
*Fiziksel etkinlikler içinde öğrenir.

En İyi Öğrenme:
*Yer oyunlarını oynayarak
*Eşyaları yapıp bozarak, model inşa ederek
*Deney kurarak
*Rol oynayarak
*Şeklini alarak
*Hoplayarak, koşarak

Okuduğunu En İyi Öğrenme:
*Pandomim
*Oyunlarda rol alma
*Talimat okuyarak inşa etme veya bir eylem gerçekleştirme

Dokunsal Stil :

Algılama Yolu :
*Dokunduklarını hatırlar.
*Dokunduklarını ve yazdıklarını takip eder.
*Dokunarak şeklini ve yerini değiştirerek.

En İyi Öğrenme:
*Karalayarak
*Eskiz yaparak
*Kabartma harita ve yazıları inceleyerek
*Yazarak, iz sürerek

Okuduğunu En İyi Öğrenme
*Oyun kurallarını okuyup oynayarak
*Talimatı okuyup eylemi gerçekleştirerek

Stillerin Güçlü ve Zayıf Yanı :

Görseller:

Güçlü Yönleri:
*Gördükleri ve okuduklarını hatırlarlar.
*Net ve güçlü görüntüleri, renkleri kullanırlar ve bundan zevk alırlar.
*Okumaya düşkün olurlar.
*Yüzleri çok iyi hatırlarlar.
*Raporların veya bir olayın anlatılmasındansa yazılı olarak verilmesini tercih ederler.
*Planlı programlı olmak önemlidir.

Zayıf Yönleri:
*İşittiklerini uzun müddet akıllarında tutamazlar.
*Ders alırken not almazlarsa anlamakta güçlük çekerler.
*Derslerin laboratuar vb. ortamlarda yapılmasından hoşlanmazlar.
*Görsel materyallere dayanmayan uzun anlatımlara dayanamazlar.
*Dağınıklığa tahammülleri yoktur.

İşitseller:

Güçlü Yönleri:
*İşittiklerini unutmazlar.
*Uzun anlatımlarda bile ilk söyleneni hatırlarlar.
*Bir çok kişi için hiç bir şey ifade etmeyen ses, ritim ve melodiler onların bir çok şeyi hatırlamasına neden olur.

 Zayıf Yönleri:
*Az bir gürültüde dahi dikkatleri dağılır.
*Okumaktansa dinlemeyi tercih ederler.
*Yüzleri hatırlamakta zorlanır,isimleri kolay hatırlarlar.
*Bilginin sözlü verilmesi gerekir.

Kinestetik/Dokunsallar:

 Güçlü Yönleri:
*Yapılanı hatırlarlar.
*Dokunma ve hareket çok önemlidir.
*Taklit ederek ve deneyerek öğrenirler.
*Laboratuar ortamlarında başarılı olurlar, deneyerek öğrenirler.

 Zayıf Yönleri:
*Okumayı sevmezler.
*Sürekli hareket etme ihtiyacını duyarlar ve bu yüzden problem öğrenci olarak adlandırılırlar.
*Bulundukları ortama göre davranışlarını düzenleyemezler.

Tüm bu açıklamaların sonucunda;
Uygulanmakta olan eğitim stillerinde en şanslı grup görsellerdir. Çünkü görsel öğrenciler görsel materyaller ile yerlerinden kalkma ihtiyacı duymadan dersi çok rahat takip edebilirler.

İşitsel öğrenciler dersin anlatılmasından yararlanırlar ancak anlatım tamamen onların istediği şekilde olmalıdır. Yani anlatım ahenkli olmalıdır. Aksi taktirde işitseller ilgilerini kaybederler çünkü onların konuşma gereksinimleri en üst düzeydedir. Bu yüzden mutlaka anlatım esnasında anladığından emin olmak için öğretmene anladığını anlatmak isteyecektir ve ondan gelecek yanıt olumlu ise rahatlayacak ve dinlemeye tekrar geri dönecektir. Ancak bu durum günümüzün sisteminde mümkün değildir. Çünkü sınıfta kargaşaya neden olur, bu da sınıf düzenini bozar. Bu nedenle öğretmen konuşmaya izin vermez ve işitsel takıldığı yerde kalır, dersin geri kalanından hiçbir şey anlamaz. Bu olumsuz sonucu en aza indirgemek için, öğretmenin bu tür öğrencilerden gelen mesajlara açık olması gerekmektedir.

Kinestetik öğrenciler ise ne tepegözden yararlanabilirler ne de anlatımdan. Bu öğrenciler sürekli yaparak yaşayarak öğrenebilirler. Karşı koyamadıkları hareket etme istekleri vardır ve bu karşılanmazsa dersi takip edemez, ders ahengini bozarlar. Bu öğrenciler için sınıf kurallarında bazı değişiklikler yapılmalıdır.

Kinestetik öğrenciler;
*Çalışmalarını tamamladıkları,
*Çevresindekileri rahatsız etmeyecek şekilde sessiz çalıştıkları,
*Başka birinin çalışmasına engel olmadıkları sürece (bu kurallara uyulması koşuluyla) sınıfta istedikleri yere oturup çalışabilmelidirler.
Kinestetik öğrenciler ana sınıfından 3. sınıfa kadar üst noktalarda kinestetik özelliklerini gösterirler. Daha sonraki yıllarda bu istekler azalmaya başlar.

Sonuç:
Hepimiz kan grubumuzu bilmek zorundayız. Çünkü bu bilgi yaşamsal önem taşır. Kan grubumuzu bilmemizin gerekliliği kadar, öğrenme stilimizi bilmemiz de yaşamsal önem taşır. Öğrenme stilimizi bilmemiz (başkalarında ya da kendimizde) anlamsız gelen bir çok şeyi anlamamıza neden olacaktır.

ÖĞRENME STİLİMİZ YAŞAM BOYU DEĞİŞMEZ AMA YAŞAMIMIZI DEĞİŞTİRİR.

Davranış Sorunları Olan Çocuklar İçin Yaklaşım Biçimleri

Sevgili Öğretmenler,
Aşağıda davranış sorunları olan çocuklarla çalışırken size yardımcı olması umuduyla derlediğimiz bilgi ve öneriler vardır. Bu önerilerin bir kısmı araştırmalara, bir kısmı da gözlem ve deneyimlere dayanmaktadır. Bu öneriler genel nitelikte olduğundan her çocuğa ve her duruma uygulanamasa da, kendi durumunuza ve karşınızdaki çocuğumuza göre önerilen çalışma ilkelerini yeniden biçimlendirmek mümkündür.
Davranış sorunları olan çocuklarla çalışmak ana-babanın, öğretmenin ve hekimin ortak çabalarını gerektirir. Biz burada davranış sorunlarına sahip olduğunu düşündüğümüz çocuklarla çalışırken yaklaşımlarımızın nasıl olması gerektiği konusunda çeşitli kaynaklardan derlediğimiz bilgileri sizlerle paylaşıyoruz.

Buradaki bilgilerin ve önerilerin somut durumlara nasıl uygulanacağı konusunda servisimizden yardım istemekten lütfen çekinmeyin.

a. Kuralların açık bir şekilde öğretilmesi
1. Kurallar açıklanır.
2. Yazılı olarak verilir.
3. Öğretmenin model olması ile kurala nasıl uyulacağı gösterilir.
4. Öğrencinin pratik yapması sağlanır.
5. Aynı kurallar ana babalara gösterilir.

b. Olumlu teşviklerin kullanılması / ödül sistemi
1. Sözle teşvik etmek.
2. Yanından geçerken omzuna dokunmak gibi fiziksel temasın teşvik olarak kullanımı.
3. Olumlu davranışlara yıldız vermek veya evle paralel uygulanabilecek planlarla ödüllendirmek.
4. Çocukla beraber olumlu davranışın ödülüne karar vermek.
5. Ödülün çocuğun yaşına ve özelliklerine uygun olarak belirlenmesi.
6. Ödülün uygulamasının ev ve okul ortamında yapılması.
7. Zaman içinde değiştirmek.

c. Disiplin
1. Kurallara uyulduğu ve uyulmadığı takdirde yaşanacak sonuçlar açık bir şekilde belirtilir.
2. Uyarılar kullanılır.
3. Uygun davranışlara olumlu dikkat verilir.

d. Öğretmen dikkatini olumluya yönlendirebilmeli

e. Göz ardı etme
1. Olumsuz davranışta bulunulduğu an dikkatin çocuktan alınıp başka yöne çevrilmesi. (Genelde hafif sayılabilecek olumsuz davranışlar için uygulanmalıdır.)
2. Diğer yöntemler desteklenmelidir.

f. Davranışın sonuçlarına katlanma
 Sonucu yargılamadan iletip, yaşamasını sağlamak.

g. Bulunduğu ortamdan ayırma
 Yerine getirilmesi gereken etkinliklerin sorumluluklarından kaçmak amacıyla olumsuz davranışta bulunan çocuklara uygulanmamalıdır.

h. İstenmeyen davranışları önceden tahmin etmeye çalışarak en aza indirme
 Öğretmenin ipuçlarını önceden yakalayabilmesi.

i. Kendi kendini kontrol etme stratejileri
1. Çocuğun kendi kendini gözleyerek olumsuz olan davranışlarını olumlularla değiştirmesini sağlayacak becerileri kazandırma.
2. Kendi kendini değerlendirme ve ödüllendirme.

j. Okul ve ev arası iletişim

k. Yapısal (kuralları belirli) ortamların hazırlanması / kuralsız ortamlardan kaçınma

 Çocukla davranışları değiştirmeye yönelik anlaşmaya varma

m. Fiziksel yakınlığı kullanarak kontrolü sağlama
1. Göz kontağı.
2. Öğretmene yakın ve/veya dikkatini toplamada başarılı öğrencinin yanına oturtma.
3. Dikkatini dağıtacak ortamlardan uzakta tutmak (Cam kenarında oturtmamak, dikkatli bir arkadaşının yanına oturtmak, masanın üstünde eğlenceli, dikkati dağıtacak şeyler bulundurtmamak).
4. Dokunma/fiziksel temas.

n. Öğrenci ile bire-bir iletişim kurma

o. Olumlu davranışlara model olma


p. Davranışları önleyici özel ipuçları bulup, kullanma


r. Öğrenciye saygı

KAYNAK: ÖĞRENME STİLLERİ / Alp Boydak
Related Posts with Thumbnails