İNTERNET VE YAŞAM BOYU MÜZİK EĞİTİMİ


Paylaş

Doç. Dr. Belir Tecimer*

MÜZED, Kış 2006,
Sayı 15, Sayfa 8-9.

Yirmibirinci yüzyıla damgasını vuran ve öğrenmenin hiç bir zaman çok geç
olmadığına dayalı olan “yaşam boyu eğitim” modelinin, yakın bir gelecekte uzaktan eğitim
konusunda dünyada büyük bir patlamaya yol açması beklenmektedir. Yaşam boyu öğrenmeyi
gerçek kılan ise teknolojinin ta kendisidir.

Teknolojik gelişmeler bu yeni eğitim yönelimleri konusunda toplumsal yaşamın her
alanında değişime neden olmakta ve özellikle eğitim kurumlarının yapı ve işlevlerini de
etkilemektedir. Günümüzde, teknoloji okul öncesi sınıflarından, üniversite ders programlarına
kadar girmiştir. Pek çok kişinin günlük yaşamında bilgisayar ve diğer elektronik araçları
kullanması, elektronik ürünlerin giderek daha karmaşık, daha küçük, kolay taşınabilir ve daha
çok ucuzlamasına neden olmuş ve sonuç olarak kullanımı giderek dahada yaygınlaşmıştır.

Teknoloji, öğrenmeyi kişiye özel ve kişisel bir tecrübe haline getirerek, bireyi en üst
düzeyde motive etmektedir. Bireyler istedikleri şeyi, istedikleri zaman, yaşamlarının her
aşamasında öğrenebilirler. Özellikle geleneksel eğitim modelleri ile zorluk çeken yetişkinler
ve çocuklar için teknoloji ile öğrenme, başarının başkaları tarafından yargılanmasını önler ve
kişinin istediği hızda öğrenmesine olanak tanır.

İnanılmaz ölçüde elektronik aracın yaratılması şüphesiz okullardaki müzik eğitimi ve
öğretimini de doğrudan etkilemektedir. Artık dünyanın pek çok ülkesinde, diğer eğitim
alanlarında olduğu gibi müzik eğitiminin her düzeyinde dersler teknoloji desteği ile
yürütülmektedir. Müzik teknolojisindeki son gelişmeler hem öğretmene, hem de müzik
öğrencisine müzik kuramları, müzik tarihi, müzik literatürü, müzik eğitimi ve performans gibi
temel müzik alanlarında yeni olanaklar sunmaktadır. Müzik eğitimcileri hem kendi, hem de
öğrencilerinin bilgi ve becerilerini geliştirmek, performanslarını artırmak, çalgı çalabilme
veya söyleyebilme yeteneklerini geliştirmek, yaratıcılıklarını ve motivasyonlarını artırmak
için internet, televizyon, video, video kamera, DVD, CD, CD-ROM, elektronik piyanolar,
bilgisayar, bilgisayar yazılım programları (software), MIDI vb. teknolojileri müzik sınıflarına
taşımaktadırlar.

Teknolojinin müzik eğitiminde kullanılmasının amacı öğretmen ile öğrenci arasındaki
iletişimi kaldırmak veya klasik eğitim sistemini yıkmak değil, sunmuş olduğu avantajları
destekleyici kaynak olarak kullanmaktır. Geleneksel müzik eğitimi, teknolojinin kullanımı ile
artık daha etkili ve çok boyutlu hale gelmiş, yeni teknolojiler müzik öğrenme ortamını
“teknolojik öğrenme merkezi”ne dönüştürmüştür.

İnternet günümüzde artık insan hayatının vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Genellikle
e-mail yollamak veya almak, her hangi bir konuda araştırma yapmak, bir şey satın almak
insanların günlük alışkanlıkları arasına girmiştir. İnternette özellikle herhangi bir konuda
dünyanın dört bir tarafından sunulan bilgi ise inanılmaz bir düzeydedir.

*
GÜFEF, Müzik Eğitimi Anabilim Dalı Öğr.Üyesi

İnternetin getirdiği imkanlar ile artık dünyanın pek çok yerinde bazı üniversiteler
internet aracılığı ile “uzaktan müzik eğitimi” vermektedir. Bu dersler, daha çok öğretmenin
sınıfta öğrencileri ile yüz yüze yaptığı dersleri destekleyici olarak kullanılmaktadır. İnternet
ile müzik alanında uzaktan eğitim, öğrencilerin yanı sıra meslek hayatına atılmış
müzisyenlerin ve müzik eğitimcilerinin ve hatta müzikseverlerin yaşam boyu eğitimlerine de
katkı sağlamaktadır. Web-tabanlı eğitim materyalleri, CD-ROM, yazılım programları, e-mail
ve tartışma alanları ile sanal ortamda öğrenciler için verilen derslerin yönetimi oldukça
kolaydır. Eğitim sistemine web adresinden giriş yapılarak, derslere kayıt yaptırmak yeterli
olmaktadır. Ders öğretmeni, sanal ortamda öğrenme yöntemlerini, ders içeriklerini,
tartışmaları, değerlendirmeleri, ödevleri vb. tanımlayabilmektedir. Sanal sınıf araçları ile canlı
ve eş-zamanlı iletişim sağlanabilmektedir. Örneğin, metin tabanlı sohbet ortamı
oluşturulabilmekte ve web kameraları ile görüntülü iletişim kurulabilmektedir. Öğrenciler
ders esnasında soru sorabilmekte ve öğretmen bu soruları eş zamanlı olarak
cevaplayabilmektedir. Öğretmen, değerlendirme testleri, soru bankaları ve alıştırma sınavları
hazırlamakta ve bunlar otomatik olarak değerlendirilebilmektedir. Hatta, öğrencilerin ders
içerikleriyle ne kadar etkileşebildiklerini ve derse devam edip, etmediklerini de izlemek
mümkündür.

Mevcut internet ile yetinmeyen dünyanın çeşitli ülkelerinden 200’den fazla üniversite,
endüstri ve hükümetler “İnternet2” olarak adlandırılan yeni bir proje üzerinde çalışmaktadır.
İnternet2 projesinin amacı, bugün kullanılan internetten daha ileri düzeyde bir haberleşme ağı
ve teknolojisi oluşturmaktır. Kurulacak daha hızlı, daha güçlü bir iletişim ağı ile CD
kalitesinde ses ve görüntü elde etmeye çalışılmaktadır. Bu proje ile katılımcı üniversiteler
arasında hali hazırda deneme çalışmaları yapılmaya başlanmış ve İnternet2 eğitim amaçlı
olarak bazı üniversitelerin dersliklerine girmiş bulunmaktadır.

İnternet2’nin sunduğu daha mükemmel haberleşme ağı müzik eğitimi alanında yeni bir
kapı açmaktadır. Artık video-konferans teknolojisi ile bir müzik eğitimcisi, uzaktaki öğrencisi
ile örneğin keman dersi yapabilmektedir. Hatta, öğretmen dünyanın diğer ucundaki ünlü bir
müzisyeni dersine davet edebilmekte, birbirlerini daha iyi duyarak, daha iyi görerek estetik
değerlendirmeler yapabilmektedirler. Böyle bir tecrübe öğrenciler için hiç şüphesiz inanılmaz
bir öğrenme ve motivasyon kaynağı olmaktadır.

Eğitim kurumlarının vermiş olduğu uzaktan eğitime ek olarak internet, müzik ve
eğitimi konusunda pek çok sitede müzik bilgileri içermekte ve müzik eserlerinin
dinlenebilmesi için oldukça geniş bir kaynak oluşturmaktadır. Müzik eğitimcileri internetin
sunduğu bu bilgileri ders içerisinde kullanabileceği gibi, öğrencilerinden ders dışında
alıştırmalar yapmasını da isteyebilecektir. İnternet ortamında sunulan yazılım programları hiç
kuşkusuz hem öğrencilere, hem de öğretmenlere inanılmaz kapılar açmaktadır.

Nota web sayfaları her çeşit müziği dinlemek, kopyalamak veya üzerinde çalışmak için
önemli bir kaynak oluşturmaktadır. İnternette sunulan bir müzik eserini dinleyebilmek,
notasını görebilmek ve bir kopyasını alabilmek için ayrı bilgisayar yazılım programlarına
ihtiyaç vardır. Sibelius’un Scorch, Adobe Reader (5.0 veya üstü) ve Quicktime internetteki
notaları kopyalayabilmek için yine internette sunulan yazılım programlarıdır. İnternetten
ücretsiz olarak eserlerin ses kayıt ve notasının kopyalanmasına izin veren web sayfalarından
bazıları şunlardır:

• Sibelius Music
(www.sibeliusmusic.com),
• Sheet Music Online
(Yaprak nota) (www.sheetmusic1.com),

www.muzikegitimcileri.net

• The Sheet Music Archive
(Müzik arşivi) (www.sheetmusicarchive.net),
• Music Scores (Notalar)
(www.music-scores.com),
• Easy Sheet Music
(Kolay yaprak notalar) (www.easysheetmusic.com),
• All Piano Sheet Music
(Piyano yaprak notaları) (www.allpianosheetmusic.com),
• 247 Sheet Music
(247 yaprak nota) (www.247sheetmusic.com/downloads),
• Yamaha
(www.yamahamusicsoft.com) ve
• The Mutopia Project
(www.mutopiaproject.org).

Müzik tarihi, bestecilerin hayat hikayeleri ve müzik terminolojisi web sayfalarından hem
ders esnasında, hem de ders dışında yararlanmak mümkündür. Bu sayfalardan bazıları:

• Virginia Tech Multimedia Music Dictionary
(Müzik sözlüğü)
(www.music.vt.edu/musicdictionary/),
• Essentials of Music
(Müziğin temelleri) (www.essentialsofmusic.com),
• Worldwide Internet Music Resources: Composers
(Besteciler)
(http://www.music.indiana.edu/music_resources/composer.html),
• Music History 102: A Guide to Western Composers and Their Music from the Middle
Ages to the Present
(Müzik tarihi) (www.ipl.org/exhibit/mushist/),
• The Classical Music Navigator
(Klasik müzik kılavuzu)
(www.wku.edu/~smithch/music/ index2.htm),
• Learning Zone from Naxos
(Öğrenme merkezi)
(www.naxos.com/newdesign/fcomposers.files/bcomposers.asp) ve
• Dr. Estrella’s Incredible Abridged Dictionary of Composers
(Besteciler sözlüğü)
(www.stevenestrella.com/composers) belirtilen konularda hazırlanmış web
sayfalarından sadece bazılarıdır.
Müzik teorisi sitelerinin sunmuş olduğu ritm, nota okuma, teori, deşifre yapma, diziler vb.
konularda alıştırmalar farklı düzeydeki öğrenciler için hazırlanmıştır. Bu sayfalardan bazıları,

• PracticeSpot: Ideas and Resources for Great Music Lessons
(Alıştırmalar)
(www.practice spot.com),
• Ricci Adams’ Music Theory
(Müzik teori) (www.musictheory.net),
• Theory on the Web: An On-line, Hypertext for Music Theory
(Müzik teori)
(www.smu.edu/totw/) ve
• Introduction to Music Theory and Aural Skills
(Müzik teori ve kulak eğitimi)
(www.murraystate.edu/qacd/cfac/music/mus109entry.htm) dir.

Müzisyenler ve müzik eğitimcileri, interneti bilgi edinme ve haberleşme amaçlarının yanı
sıra kendi fikirlerini diğer insanlarla paylaşabilmek için kişisel siteler hazırlamak yoluyla
kullanmaktadırlar. Bu sitelerde genellikle kişisel bilgilere, müzik, müzik eğitimi, öğretim
yöntemleri, müzik öğretim araçları vb. sayfalara yer verilmektedir. Kişiler, bu siteler ve e-
mail aracılığı ile diğer müzisyenler ile çabuk ve kolay bir haberleşme ağı kurabilmektedirler.
Bu kişilerin web sayfalarına on-line araştırmalar yapılarak ulaşılabilmektedir.

Kişisel web sayfalarının yanı sıra, genel anlamda, daha kapsamlı ve Türkçe hazırlanmış
müzik siteleri de vardır. Bu sitelerden en büyüğü Beethoven’e adanmış olan “Beethoven
Klasik Müzik Sitesi” (http://www.beethovenlives.net) dir. Bu sitede Beethoven’in hayatı ve
eserlerinin yanı sıra çalgılar, müzik sözlüğü, müzikle ilgili yazılar ve makaleler, nota arşivi,
nota öğretimi, MP3 ve pek çok link mevcuttur.


“Müzik Eğitimcileri Sitesi” (http://www.muzikegitimcileri.net) ise müzik eğitimi
alanında ulusal veri bankası olarak tasarlanmış bir başka sitedir. Bu sitede yine pek çok
bilimsel araştırmalar, yayınlar, Türkiye’deki müzik okulları, indirilebilecek müzik eserleri,
müzikle ilgili duyurular, linkler, serbest kürsü vb. pek çok sayfa mevcuttur. Ancak
unutulmaması gereken bir şey var ki, internette sunulan web sayfaları hergün değişebilmekte
ve arama yapıldığı zaman bazıları aktif olmayabilmektedir.

Sonuç olarak, geleneksel eğitim ortamındaki öğretmen ve öğrenci etkileşiminin yerini hiç
bir şey alamayacaktır. Ancak, teknolojinin sunduğu kaynaklar müzik öğretimine farklı bir
yaklaşım getirmektedir. Herkes müzik teknolojisini kullanmayı seçmeyebilir, ancak
teknolojinin eğitime olan olumlu etkilerini gözardı etmek bir hata olacaktır. Çünkü, teknoloji
müzik eğitimine kaliteli ve etkili bir eğitim için inanılmaz olanaklar sunmaktadır. Türkiye’de
müzik eğitimi veren üniversitelerin uzaktan eğitim imkanları yaratması, öğrencilerin yanı sıra
müzisyenlerin ve müzik eğitimcilerinin mezuniyet sonrası eğitimleri için de oldukça önem
taşımaktadır. Ayrıca, yeni müzik siteleri ve Türkçe yazılım programları hazırlanmalı ve on-
line forumlar oluşturularak müzik eğitimi konusunda bilgi değişimi sağlanmalıdır.


KAYNAKLAR

Avrupa Birliği Ülkelerinde Yükseköğretim. http://www.yok.edu.tr/egitim/avrupa.doc (08/12/2005).
Edwards, Carol (May 1993). Life-Long Learning. Communications of the Association of Computing
Machinery, 36 (5), 76.

Internet2. (1996-2005). http://www.internet2.edu (15 Eylül, 2006)

The Music Technology Guide (2002-2003). Akron, Ohio: Lentine’s Music Inc.

PACO CEPERE


Paylaş
NOT: TÜRKÇE BİOGRAFİSİNİ BULAMADIM, GOOGLE TRANSLATE SAĞOLSUN:) GOOGLE CA BİLEN VARMI?
Paco Cepero bir olan İspanyol Flamenko gitaristi sayısız sanatçı eşlik etmiş ve birçok solo albüm yayımlamıştır. "Corazón y Bordon" ve "De Pura Cepa".
Paco Cepero 6 Mart 1942 tarihinde Cádiz de doğdu. 16 yaşındayken bir Grand Theatre Falla yılında Cadiz de profesyonel olarak ilk konserini verdi.
1963 yılında Madrid geldi ve tablao çalışmaya başladı "Los Canasteros "( Manolo Caracol ait ). O andan itibaren bugüne kadar onun gitarla , tek başına dünya seyahat ya da çok sayıda şarkıcı eşlik eden . Flamenko Gitarist sıfatını kanıtı kariyeri boyunca kazandığı sayısız ödül ; Premio Nacional de Jerez 1975 yılında Premio Nacional de Córdoba 1977 ve Castillete de la Birliği , Yunque Oro Ceuta , şehrinin yanında bulunan ödül Melchor de Marchena Refakat ve Cabal Gümüş Circle of Fine Arts 1999 yılı için . Paco Cepero oynadı ve Manolo Caracol , Camarón de la Isla , Tio Borrico , Terremoto ve El Turronero dahil eşsiz şarkı rakamlar kaydedildi .Gitarist olarak çalışmalarına yanı sıra, onun ünlü sayısız başarılı Flamenko ve Isabel Pantoja , Julio Iglesias , Lolita ve Chiquetete gibi şarkıcılar için popüler şarkılarının besteci olarak çalışmalarına dahil etmek uzanır.

Paco_Cepero_-_Agua_Marina


Trio Flatino Murat Köseler Agua Marin

KLASİK BATI MÜZİĞİNDE DÖNEMLER

Paylaş


Derslerimiz için gerekli kısa bir özettir.

1.RÖNESANS
2.BAROK DÖNEM
3.KLASİK DÖNEM
4.ROMANTİK DÖNEM
5.ÇAĞDAŞ DÖNEM

1.RÖNESANS (1450-1600)
En belirgin özellikleri ve olayları:

- Hümanizm’in (insancıl duygu ve düşünceler) düşünce akımı olarak kendini göstermesi
- Din dışı müziğin yeniden gündeme gelmesi
- A capella korolar önem kazandı.
- Çoksesliliğin gelişmesi
- Çalgılar ve çalgı topluluğu için yazılan müziklerin yaygınlaşması
- Matbaanın icadı ile nota basılması ve böylece müziğin daha geniş kitlelere yayılması
- Haçlı seferleri de farklı kültürlerin birbirini etkilemesinde ve yayılmasında etkili olmuştur.
Müzikte doğalı yansıtan akıcı, dans adımları taşıyan bir stil gelişir. Dans müziği,danslara eşlik eden çalgılar,dansın coşkusunu duyuran güçlü ritim ve dinsel yapıtlarda olduğu kadar din dışı yapıtlarda da zenginleşen armonik yapı,Rönesans’ın başlıca özelliklerdir.

Rönesans Bestecilerinden Bazıları:
- Alonso Mudra - Alonso le Roy
- Luis de Narvaez - Louis Milan



2.BAROK DÖNEM (1600-1750)

En belirgin özellikleri ve olayları:

-Abartılı süslemeler, müzikte olduğu kadar resimde, heykelde ve mimaride de kendini gösterir. Görkemlilik ve süsleme kullanımı, sanatın Tanrı’ya ulaşmak için bir araç olmasından kaynaklanmaktadır.
-Prelüd ve füg gibi türlerin sık kullanılması
-Modların yerini majör ve minör tonalite kullanımı almıştır.
-Sürekli bas(basso continuo) kullanımı. Çoğu eserde hiç kesilmeden devam eden bir bas ezgisi olmasına sürekli bas denir.
-Orkestranın gelişmeye başlaması. Çeşitli bestecilerin aynı çalgıları kullanmaya başlaması
-Klavyenin yoğun kullanımı.
-Kontrpuan tekniğinin yoğun kullanımı. Kontrpuanın kelime anlamı noktaya karşı noktadır. Müzikte ise ezgiye karşı ezgi anlamına gelir.
-Barok’un 18.yy içinde uğradığı değişim Rokoko(Rococo) adıyla tanımlanır.
Barok Dönem Bestecilerinden Bazıları:

-Johann Sebastian Bach -Clodio Monteverdi
-Antonio Vivaldi -Arcangelo Corelli
-George Friedrich Haendel -Gaspar Sanz
-George Philipp Telemann -Domenico Scarlatti


3.KLASİK DÖNEM (1750-1827)

En belirgin özellikleri ve olayları:

-Bireysel özgürlük için kiliseye karşı başkaldırı
-Fransız ihtilali
-Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi
-Sanayi devrimi
-İlk kez halka açık konserler verilmeye başlandı. Artık konser salonları, sadece saraylar ve soyluların evleri olmamaya başladı.
-Müzikte sadelik, açık anlatım ve kolay anlaşılır müzik düşüncesi benimsendi.

Dönem Bestecilerinden Bazıları:

-Christoph Willibald Gluck -Joseph Haydn
-Wolfgang Amedeus Mozart -Ludwig van Beethoven
-Mauro Guiliani -Fernando Sor
-Ferdinando Carulli -Johann Stamitz


4.ROMANTİK DÖNEM (1827-1910)

En önemli özellikleri ve olayları:

-Aslında varolmayan bir şeye duyulan özlem ve bunun sanata yansıması
-Sanatçıların daha özgür bırakılması sonucu farklı biçimlerin ortaya çıkması.
-Duyguların ön plana çıkması.
-Renk ve tını alanındaki araştırmaların artması

Dönem Bestecilerinden Bazıları:

-Franz Schubert -Robert Schumann
-Hector Berlioz -Frederic Chopin
-Francesco Terraga -Piyotr Ilyiç Çaykovski
-Nicola Paganini -Richard Wagner



5.ÇAĞDAŞ DÖNEM (1910- …)

En belirgin özellikleri ve olayları:

-1. ve 2. Dünya Savaşları
-Teknolojik ilerlemeler
-Bilim ve iletişim alanındaki ilerlemeler
-Çok sık değişen akımlara rastlanır.
-Atonalite (ton dışı sesler) kullanımı


Dönemin Bestecilerinden Bazıları:

-Claude Debussy -Maurice Ravel
-Igor Stravinsky -Arnold Schönberg

ERKAN OĞUR


Paylaş
BİOGRAFİ
Erkan OĞUR için söylenecek çok şeyi aza indirmek O kadar zor ki! Benim için en az ve özü " Gönül perdelerini açan, gönlümün adamı." demekle yatinmek istiyorum. Kısa öz geçmişi;
1954 yılında Ankara'da doğdu. Müzikle ilgilenmeye, çocukluğunun geçtiği Elazığ’da başladı. Keman ve bağlama öğrenmeye de o yıllarda yöneldi. Liseyi Ankara’da tamamladıktan sonra özellikle babasının isteği üzerine fizik-kimya öğrenimi görmek için Almanya’ya gitti.
1973 yılında gitar öğrenmeye başlayan Oğur, Doğu müziğindeki sesleri de kullanabilme gereksinimden dolayı birkaç yıl içinde perdesiz gitarı yaparak müziğe kazandırdı. Almanya ve Avrupa’nın öteki ülkelerinde gitarcı olarak çalıştı.

1980 yılında Türkiye’ye dönerek İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarına girdi. 5 yıllık eğitimi tamamlayan Erkan Oğur, askerlik dönüşü sonrasında konservatuarda ud dersleri verdi. Aynı dönemlerde öncelikle Fikret Kızılok ve Bülent Ortaçgil olmak üzere birçok müzisyene perdesiz gitarla eşlik etti. Birçok konser verdi.

1989’da Amerika’ya giderek birçok sanatçıyla ağırlıkla Blues olmak üzere çalışmalar yaptı. Perdesiz gitarın Batı müziğe girmesini sağlayan Oğur’un, perdesiz gitarla yaptığı bir albüm Almanya’da liste başlarına tırmandı.

Müzikteki arayışlarının yanında, çalgılardaki geliştirme çalışmalarını Kemal Eroğlu ile birlikte sürdürmektedir.

Türkiye ve Türkiye dışında birçok konser veren Oğur, Fahir Atakoğlu, Bülent Ortaçgil, İsmail İsmail Hakkı Demircioğlu ve Okan Murat Öztürk gibi birçok sanatçıyla çalışmalarını sürdürmektedir.

Erkan Oğur ve Yavuz Çetin - Dünya


Erkan Oğur - Cihat Aşkın - Selânik Türküsü

DİĞER ÜLKERELDE ÜNİVERSİTE SINAVLARI ?


Paylaş
Örneğin Hollanda da üniversiteye gitmek için liseyi bitirmiş olmanın yettiğini, yada sadece liseye, orta öğretime gidememiş olanların sınava girmek zorunda olduklarını biliyormuydunuz?
O zaman bakın bakalım diğer ülkeler nasıl bir sınav sistemi uyguluyor.

Yukarıdaki linki inceledeikten sonra aşağıda ki makaleye de bir göz atın. Tavsiye!


SINAV EKONOMİSİ İYİ DURUMDA
 (Kısacası iyi para ediyormuşuz!) 
2010 Yılında ÖSYM, MEB ve İçişleri Bakanlığı'nın yapacağı sınavlara 9.9 milyon kişinin katılacağı belirtilirken, bu sınavlara en az 4.9 milyar TL harcanacağı açıklandı.

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası'nın (İSMMMO) hazırladığı "Hayatımız Sınav" raporunda açıklanan rakamlara göre 2010 yılında ÖSYM'nin yapacağı sınavlara 5 milyona yakın adayın girmesi beklenirken, Milli Eğitim Bakanlığı'nın yapacağı sınavlara 4.7 milyon adayın gireceği tahmin ediliyor. İçişleri bakanlığının yapacağı özel güvenlik sınavına ise 200 bin başvuru bekleniyor.
Aday sayısı büyüdükçe Türkiye'nin sınav ekonomiside büyüyor. YGS-LYS (ÖSS), KPSS, SBS, ehliyet, özel güvenlik sınavı gibi sınavlarla oluşan sınav ekonomisini için Türkiye'de dönen paranın 5 milyar TL olduğu hesaplanıyor. YGS-LYS'ye (ÖSS) hazırlanmak için dershaneye 1.5 milyar TL, kayıt dışı dershaneye 45 milyon TL, özel derse 300 milyon TL, kitaplara 200 milyon TL, KPSS için 100 milyon TL, SBS için 1.2 milyar TL, sürücü kursu ve harçlar 640 milyon TL, özel güvenlik için 110 milyon TL olmak üzere toplam 4 milyar 95 milyon TL kaynak ayırırken, en büyük beş sınav için harcanan para yılda 4.9 milyar TL'yi buluyor.

ÖSYM gelirini artırıyor
Türkiye'de kamuya alınacak personelden, üniversitelere gidecek öğrencilerin seçilmesine, tıpta uzmanlık sınavlarının yapılmasından Türk Silahlı Kuvvetleri'ne girişe kadar birçok farklı sınavı merkezi sistemle düzenleyen ÖSYM'nin 2008'de yaptığı 41 sınava, 4 milyon 844 bin 367 aday başvurdu. 2009 yılında KPSS ön lisans ve ortaöğretim sınavı yapılmadığı için 40 sınava başvuran aday sayısı 2.5 milyona düşerken, raporda bu yıl bu sınavın yapılması ile sayının 5 milyona yaklaşacağı belirtiliyor.

Artan aday sayısı ile birlikte ÖSYM'nin de gelir bütçesi artıyor. Her yıl beklenenden daha fazla gelir elde eden ÖSYM'nin gelirinin bu yılda tahminleri aşması bekleniyor. ÖSYM, 2006'da 232 milyon 452 bin 123 TL gelir elde ederken, planlanandan 51 milyon 401 bin TL fazla gelir elde edildi. 2007'de 163 milyon 710 bin TL gelir elde eden ÖSYM, yine beklentilerinin tam 21 milyon 87 bin TL üzerinde bir gelirle yılı kapattı. 2008 yılı başında 145 milyon 581 bin TL gelir hedefli bir bütçe yapan ÖSYM'nin yıl sonunda gelirleri 245 milyon 266 bin TL olarak gerçekleşti. Bu gelirin 197 milyon 889 bin TL'si ise faaliyet gelirlerinden elde edildi.

ÖSYM'nin artan sınav yüküne bağlı olarak sınavlarda hizmet veren görevli sayısı da artıyor. KPSS ön lisans ve ortaöğretim sınavının yapıldığı yıllar olan 2006'da 700 bin 4 kişi sınavlarda görev alırken, ÖSYM'nin yaptığı sınavlarda 2007'de 445 bin 852 kişi, 2008 yılında ise 808 bin 86 kişi görev yaptı.

Sınav ekonomisinin lokomotifi: ÖSS
Sınav endüstrisinin lokomotifi sayılan üniversiteye giriş sınavları ise tam kayıtlı ve kayıt dışı ekonomisi ile başlı başına bir endüstri konumunda duruyor. 2009 yılında ÖSS'ye başvuran 1 milyon 350 bin 124 adaydan 1 milyon 324 bin 197'si sınava girerken, sınava giren adaylardan yüzde 92.89'unun sınavı geçerli sayıldı ve bu öğrenciler tercih yapma hakkı elde etti. Bu endüstrinin önemli bir parçasını oluşturan dersaneler sektörünün büyüklüğü ise yılda 1.5 Milyar TL olarak hesaplanıyor.

İstanbul 657 dershaneyle ilk sırada yer alırken, bunu 496 dershane ile Ankara ve 187 dershane ile İzmir izliyor. Türkiye'de büyük şehirlerde dershaneye giden bir ÖSS öğrencisinin yılda ortalama 2 bin ile 4 bin TL arasında ücret ödüyor. Türkiye'de ÖSS sınavına giren öğrencilerin üçte birinin dershaneye gittiği tahmin ediliyor

Dersanelerin yanında yaygınlaşmaya başlayan Etüt Merkezlerinin sayıları 6 bine yaklaştığı hesaplanırken, bunun 45 milyon TL'lik kayıt dışı üniversite sınavı ekonomisi olduğu belritiliyor. bu rakamların yanına üniversiteye hazırlanan adayların yüzde 1 nin aldığı özel derslerin ve alınan test kitaplarının maliyeti de eklenince bu kayıtdışı ekonomi 200 milyon TL'yi buluyor.

Sınav piyasanın yeni yıldızı KPSS
Sınav piyasasının yeni ayağı olan KPSS ise rakamlar açısından gün geçtikçe üniversiteye giriş sınavlarına yaklaşıyor. Yurt çapında 450'ye yakın dershane KPSS kursu düzenlerken, bunlara toplamda yaklaşık 100 bin adayın 100 mşiyın TL ödediği tahmin ediliyor. Bu sene yapılacak KPSS sınavına 2 milyon 300 bin kişi bekleniyor. Bunların 500 bin'i A sınıfı ve öğretmenlik için yapılan KPSS lisans sınavına gireceği diğerlerinni ön lisans ve ortaöğretim KPSS sınavına gireceği öngörülüyor.

ÖSYM'nin gerçekleştirdiği 40'a yakın sınavda Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Girişi Sınavı (ALES)'e ortalama 175 bin kişi katılırken, Dikey Geçiş Sınavı'na(DGS) da 75 ile 85 bin üniversite öğrencisi giriyor. UDS (Üniversiteler Arası Kurul) Yabancı Dil Sınavı, Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı, Polis Koleji sınavları da yüksek aday katılımıyla gerçekleştirilen sınavlar arasında yer alıyor.

SBS'ye hazırlık 1,2 Milyon TL
Milli Eğitim Bakanlığı da merkezi katılımlı sınavlar gerçekleştirirken bunların başında 3 milyon ilköğretim öğrencisi ilgilendren SBS geliyor. Değişen sınav sistemi ile üç yıla dağılan SBS'ye 2009 yılında 6. sınıftan 1 milyon 37 bin, 7. sınıftan 1 milyon 53 bin, 8. sınıftan 1 milyon 28 bin öğrenci katıldı. 2010'da da yaklaşık 3 milyon öğrencinin SBS'ye girmesi bekleniyor.öğrencşlerşnşn yüzde 40'nın dersaneye gittiği tahmi edilirken, bu durum 1.2 milyarlık bir bir SBS ekonomisi meydana getiriyor.

1 milyon kişi ehliyet aldı
Motorlu Taşıt Sürücü sınavlarıda büyük ölçekli sınavlar arasında yer alırken 2009 yılında 1 milyona yakın kişini ehliyet aldığı belirtiliyor.
Sürücü kursları bu sınavlar öncesinde önemli bir yer tutarken, Özel Sürücü Kursları Konfederasyonu Başkanı Dursun Önal'ın verdiği bilgiye göre, Türkiye'de 2009 yılında 600 bin kişi sürücü kurslarına eğitim almak için gitti. Sürücü Kursları, harç ve diğer masraflarla birlikte bu sınavların 640 milyon TL'lik bir ekonomi yarattığı tahmin ediliyor

Hükümetin istihdam umudu özel güvenlik
Hükümetin yeni istihdam alanlarınadan birisi olan Özel Güvenlik sınavları ise İçişlerine bağlı Emniyet Genel Müdürlüğünce yapılıyor. Türkiye'de izni alınan 604 özel güvenlik şirketi olduğu belirtilirken, Özel Güvenlik Yasasına göre özel güvenlik kimlik belgesi olanların 5 yılda bir kursa gidip, ardından da sınava girerek bu kimlik belgelerini yenilemeleri gerekiyor. 2005 yılında ilk özel güvenlik sınavı yapıldığı için bu yıl ilk kez yenileme sınavı yapılacak. yenileme sınavlarına 100 bin yada 120 bin girmesi beklenirken, ilk kez gireceklerle birlik bu rakam 200 binin üzerine çıkıyor. böylece 110 milyon TL'şil bir ekonomide özel güvenlik sınavları için oluşmuş bulunuyor.

"Sınavlara önemli bir kaynak sarf ediliyor"
İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, araştırmaya ilişkin değerlendirmesinde, Türkiye'de sınavlar için önemli bir kaynağın sarf edildiğine dikkat çekti. Arıkan, eğitim sisteminin bunca sorunu varken, YGS ve SBS yarışında bu kadar çok kaynağın sarf edilmesi gerçekten üzücü olduğunu belirirken. her ile üniversite yapılamasının sorunları çözmediğini belirtti. Arıkan, Türkiye'de mesleki ve teknik eğitime, kalifiye eleman yetiştirilmesine daha çok önem verilmesi gerektiğini vurguladı.

KAYNAK: (soL - Haber Merkezi)

MESLEK LİSELERİNDEKİ KAYIP PROJE!


Paylaş
Meslek liseleri için hasırlanmış olan ve uygulamada ulaştığı noktanın kayıp olduğu önemli bir proje! Kesinlikle incelenmeli ve Meslek Liselerimizin şu anki durumunu değerlendirerek okumanızı tavsiye ederim.
Atatürk'ün bir sözü;
"Bilim ve Teknik için, sınır ve koşul yoktur."

BİLGİSAYAR BİLİMLERİ EĞİTİMİ ve ÜNİVERSİTE–LİSE İŞBİRLİĞİ
PROJE SAHİBİve ARAŞTIRMACI ELİF PINAR HACIBEYOĞLU

Projeye gitmek için Tıklayın

İLKÖĞRETİM OKULLARINDA EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTSİZLİĞİ


Paylaş
Türkiyenin eğitim alanında ki genel görüntüsünü çok güzel bir şekilde ortaya koyan bu araştırmayı paylaşmak istedim. Alıntı linki http://www.universite-toplum.org/text.php3?id=391 bu araştırmaya emek harcayan biim adamlarımızı yürekten kutluyorum

İLKÖĞRETİM OKULLARINDA EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTSİZLİĞİ
Yard. Doç. Dr. Elife Doğan KILIÇ2, Serkan TANMAN3

Özet
Bu çalışmanın amacı, ilköğretim okulları ikinci kademedeki eğitimde fırsat eşitsizliğinin durumunu incelemektir. Bu çalışmada kuramsal veriler derlenerek nitel ve nicel bir araştırma yapılmıştır.
Eğitimde fırsat eşitsizliğini ortaya koyabilmek için T.C Milli Eğitim Bakanlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu'nun istatistikî verileri toplanarak yorumlanmıştır. Bu sayede Türkiye'de, bölgeler ve cinsiyetler arasında okullaşma oranlarında ve okul başına düşen öğrenci-öğretmen oranlarında anlamlı faklılıklar olup olmadığı tespit edilmeye çalışılmıştır.

Bu araştırmada sekiz yıllık zorunlu eğitime geçilmeden önceki dönemlerden 1994- 1997 yılları arasındaki verilere ve sekiz yıllık eğitime geçildikten sonra 2007 yılına kadar olan verilere yer verilmiştir.

Araştırma sonuçlarına göre eğitimde fırsat eşitsizliğini en aza indirgeyebilmek için çeşitli çalışmaların yapıldığı, özellikle de ulusal ve uluslararası kampanyaların olumlu etkilerinin olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Eğitim, Eşitlik, Eşitsizlik, Fırsat Eşitsizliği, İlköğretim, Türkiye'de Eğitim.

The Inequality of the Opportunity for the Education at the Primary School
Abstract
The purpose of this study is to search the inequality of the opportunity for the education at the second level of the primary school. Academic data are collected and interpreted to compose this study. In the study, the data, definitions about education, equality, national and international legal procedures about human rights and freedom are mentioned.

In order to find out the inequality of the opportunity for the education, the statistical data of The Ministry of National Education in Turkey and Turkish Statistic Institute are collected and interpreted. Thus, it is searched that if there are any qualified differences between the regions and genders about schooling and the teacher and student rates per school in Turkey.

From 1997-1998 education year on, the duration of the obligatory primary education is accepted as eight years in Turkey. It was five years in the past. For that, it is taken into consideration while collecting and interpreting the data. Before theeight year education, the data of the years between 1994 and 1997 are considered and after the eight year education, the data of the years up to 2007 are considered.

According to the results of the resarch ; it's found out that some studies are held to reduce the inequality of the opportunity for the education and especially the national and international campaigns have positive affects.

Key words: Education, Equality, Inequality, Inequality of the opportunity, Primary School, Education in Turkey.

Giriş
Bireyler doğarken yasalar önünde eşit olarak doğarlar. Fakat bir çok yönden eşitsizlik içinde yaşarlar. Bu eşitsizlikler aileden ve çevreden kaynaklanabilmektedir. Aileden kaynaklanan eşitsizlikler ailenin eğitim düzeyi ve sosyo-ekonomik yapısıyla ilgilidir. Ekonomik açıdan güçlü olan aileler çocuklarının en iyi okullarda hatta genellikle özel okullarda ve kolejlerde en iyi şartlarda eğitim alabilmelerini sağlarken, ekonomik açıdan güçsüz olan aileler çoğu zaman çocuklarının okuldaki ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlanmaktadırlar hatta bazı aileler çocuklarının eğitimini yarıda kesmekte veya hiç başlatmamaktadırlar.

Çevreden kaynaklanan eşitsizlikler bireyin içinde yaşadığı coğrafi konum ve toplumla ilgilidir. Bireyin içinde yaşadığı coğrafi bölge eğitim-öğretim imkânlarından yararlanabilme derecesini olumlu ya da olumsuz etkilemektedir. Şehirlerde yaşayan bireylerin yararlandığı imkânların bir kısmından köylerde yaşayan bireylerin yararlanması mümkün olmamaktadır. Yine şehirlerde varsıl kesimde oturanların yararlandığı olanaklardan yoksul kesimlerdekilerde yaralanamamaktır. Bu engellerin yanı sıra bireyin içinde bulunduğu toplumun yaşam tarzı, inançları, tutumları ve önyargıları eğitim-öğretimi olumlu ya da olumsuz etkilemektedir.

Gelişmiş ülkeler, ülkenin kalkınması ve toplumsal refahın artırılmasında başat etkenin eğitim olduğunun bilincinde olarak hareket etmektedirler. Eğitimin ülke genelinde ve bölgeler arasında, köy-kent ve kadın-erkek tüm nüfusa eşit bir şekilde sunumu oldukça önemli bir konudur4 . İnsanların hayatta kalabilme, çevresiyle sağlıklı iletişim kurabilme, daha iyi bir yaşam kalitesini yakalama ve güvenlik gereksinimlerini giderme gibi ihtiyaçları onları bir arada yaşamaya zorunlu kılmıştır5 . Bu zorunlulukları devlet yapısı içerisinde ele almakta yarar vardır. Devlet, ortak bir hayatı ve kültürü paylaşan bir toplumda, bu toplumu düzenleme, bu topluma güvenlik, refah ve huzur sağlama amacını güden ve bu amaca yönelik olarak kanun koyma, bu kanunları uygulama, yargılama, cezalandırma gibi güçlere sahip olan kurumdur6 .

Devlet; laik devlet, hukuk devleti, sosyal devlet, şeriat devleti olarak sınıflandırmak mümkündür. Bu sınıflandırmalar daha da genişletilebilir. Başaran7 devleti; köleci, derebeyi, şeriat, faşist ve sosyalist devlet olarak sınıflandırmıştır. Sosyal devlet, vatandaşlarının ihtiyaç duyduğu hizmetleri adil olarak sunan ve vatandaşları arasında sınıf farkı olmasını engellemeye çalışan devlettir. Sosyal devlette bütün kamu hizmetlerinin devlet tarafından sunulması esastır. Tarihi süreç içerisinde Sosyal devlet anlayışının gelişmesi ile devletin önemli görevlerinden biri de topluma eğitim hizmetlerinin sunulması olmuştur8 . Sosyal devlet insanın yüce bir varlık olduğundan hareketle eğitim hakkının verilmesi görevlerini üstlenir9 Öztürk 19?? (akt. İçer, 1997: 93)10 sosyal devlet anlayışına göre her toplumun görevinin, toplumu oluşturan bireyleri için sosyo-ekonomik imkânları iyileştirmek ve herkese yeteneklerine göre yetişme ve eğitilme fırsatını eşit olarak vermek olduğunu vurgulamaktadır.

Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak sosyal devlet olmanın şartları arasında yer almaktadır. Sosyal devletler eğitimde fırsat eşitsizliğini en aza indirgeyebilmek için sürekli gayret içinde olmuşlardır. Sosyal devlet yapısını benimseyen ülkeler, bunu kısmen başarabilmiş olsalar da, hiçbir zaman eşitsizliği tamamen ortadan kaldıramamışlardır.

Eşitlik düşüncesi, toplumsal ve ekonomik gelişmelere koşut olarak olgunlaşmaktadır11 . Genelde toplumbilimciler belli düzeylerde de olsa, servet, güç, saygınlık yoğunlaşmasından kaynaklanan eşitsizliğin kaçınılmaz olduğunu ileri sürmektedirler12 . “Eğitimin amacı, kişileri yaşadığı toplumun ve toplumun bağlı bulunduğu çağdaş dünyanın uyumlu bir üyesi haline getirerek onları çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatmaktır”13 . İnsanların yaşamını eğitim yoluyla geliştirdiği kabul edilen evrensel bir gerçekliktir. Eğitim insanın bireysel, çevresel ve sosyal yönlerden başarıya ulaşmasında; barış, özgürlük, sosyal adalet ve evrensel bütünlük ideallerine erişmesinde temel araçtır14 . Uluslararası rekabette, her alanda eğitimi sürekli bir etkinlik olarak gören ve bilgiye sahip olan toplumlar avantajlı hale gelmiştir15 .

Eğitimde olanak eşitliği, yurttaşlara ulaştırılan eğitimin hiçbir ayrıcalık gözetmeksizin denk olarak sunulması demektir. Bir ülkede eğitimin yurttaşlara denk olarak sunulmasının üç ölçütü vardır. Bunlar; eğitim programlarında, eğitim ortamlarında ve eğitimin yurttaşlara mal oluşunda, eşitliktir. Devlet bu ölçütleri yerine getirdiği sürece eşitliği sağlamaya çalışır16 .

Turner17 eşitliğin dört türünden söz etmektedir. Bunlar: Tanrı karşısında varlıksal eşitlik ya da kişiler arası eşitlik, fırsat eşitliği, koşullarda eşitlik ve sonuçlarda eşitliktir. Eşitlik yurttaşlık açısından ele aldığında, kişi fırsat eşitliğinde yasal yurttaştır ve liberal sistem içerisinde vardır. Eşit koşullarda birey, toplumsal yurttaştır toplum içerisinde yer alır ve reformizm içinde varlığını sürdürür. Eşit sonuçların uygulanmasında birey ekonomik yurttaş olarak tanımlanırken üretim baz alınmaktadır ve sosyalizm içerisinde yerini korumaktadır18.

Eğitim hakkıyla ilgili gerek uluslararası gerekse ulusal çeşitli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Uluslararası Hukuki Düzenlemeler; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 19 , Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Beyannamesi20 , Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir21 . Ulusal düzeyde ise eğitimde her bireye fırsat ve imkân eşitliği sağlanması amacı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası22 ve Milli Eğitim Temel Kanunu23 ile yasal temellere dayandırılmıştır.

Eğitimde eşitlik sağlamak amacıyla Türkiye'de değişik zamanlarda değişik etkinlikler düzenlenmiştir. Bunlardan birisi de Ulusal Eğitime Destek Kampanyasıdır. Ulusal Eğitime Destek Kampanyaları düzenlenirken Türkiye'nin ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitim yapısı dikkate alınmaya çalışılmıştır 24 .

İlköğretim imkânından çağ nüfusunun ne kadarının ne oranda yaralandığının, Türkiye'deki coğrafi dağılıma göre tüm illerdeki bireylerin eşit oranda eğitim fırsatı bulup bulmadığının, okullaşma ve öğrenci-öğretmen oranlarının tüm bölgelerde eşit dağılım gösterip göstermediğinin incelenmesi, eğitimin planlanması açısından önem taşımaktadır.

Eğitimde cinsiyet, ekonomik durum, coğrafi konum farkı gözetmeksizin eşit fırsatlar sunabilmek için mevcut durumu inceleyen bu araştırma; eğitim planlarının uygulanmasında ve gelecekte hazırlanacak eğitim planlarında kullanılabilecek yararlı bir çalışmadır. Bugüne kadar bu alanda yapılmış başka çalışmalar olsa da, bu çalışmadaki veriler güncellenmiş dolayısıyla da diğer çalışmaların üzerine yeni bilgiler eklenmiş olması nedeniyle önemlidir.

Araştırmanın Amacı ve Yöntemi
Bu araştırmanın amacı Türkiye'de ilköğretimde fırsat eşitliğini nicel ve oransal (eğitimsel, sosyal, ekonomik, demografik ve coğrafi) olarak ortaya koymaktır. Bunun için aşağıdaki sorulara yanıtlar aranmaya çalışılmıştır.

1. Türkiye'de ilköğretim (ilkokul ve ortaokul ) okullarında okullaşma oranları hangi düzeydedir?

2. İlköğretimden yararlanan illere göre okullaşma oranlarının dağılımı nasıldır? İllere göre okullaşma oranlarının düzeyi nedir ve iller arasındaki okullaşma oranlarında farklılıklar var mıdır?

3.Cinsiyete göre okullaşma oranlarının bölgelere ve illere göre dağılımı nasıldır? Cinsiyete göre okullaşma oranlarının bölgeler ve iller arasındaki dağılımında farklılıklar var mıdır?

4. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak amacıyla Türkiye'de yasal düzenlemeler nelerdir?

5. 2007 yılına kadarki Beş Yıllık Kalkınma Planlarında eğitim-öğretimle ilgili hangi hedefler belirlenmiş ve bu hedeflere ulaşılma düzeyi nedir?

Verilerin Toplanması ve Değerlendirme
Araştırmanın verileri Türkiye İstatistik Kurumunda ve Milli Eğitim Bakanlığından elde edilen istatistiksel verilerle sınırlıdır. Araştırma 1994–1995 eğitim öğretim yılı ile 2006–2007 öğretim yılları arasındaki veri ve durumları kapsamaktadır. Araştırmada, açık ilköğretim okulları ile açık liselerin öğrenci sayıları kapsam dışında tutulmuştur. Araştırmaya resmi ve özel okullarındaki tüm öğrenciler ile kadrolu öğretmen sayıları dahil edilmiştir.

Fırsat eşitliği ile ilgili alan yazın taraması yapılmış ve daha sonra Türkiye İstatistik Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın verileri gözden geçirilerek 1997–1998 eğitim öğretim yılından önceki dönemler için ilkokul ve ortaokula, 1997–1998 eğitim-öğretim yılından sonraki dönemler için ise ilköğretim okuluna devam eden öğrenciler ve dönemin çağ nüfusu bilgileri ile ilgili veriler toplanmıştır. Bu veriler toplanırken cinsiyet, il ve bölge ayrımına göre olan verilerin toplanmasına dikkat edilmiştir. Bu araştırmada kullanılan istatistikî verilerin bir kısmı aynen, diğer bir kısmı ise araştırmacı tarafından yorumlandıktan sonra araştırmaya dâhil edilmiştir.

Bulgular ve Yorumlar
Türkiye’de 1994-2007 Yılları Arasında İlkokul, Ortaokul ve İlköğretim Okullarında Okullaşma Oranları
Tablo I’de öğretim yılı ve eğitim seviyesine göre okullaşma oranları, zorunlu eğitimin 5 yıl olduğu ilkokul ve zorunlu olmayan 3 yıllık ortaokul düzeyinde sunulmaktadır. Cinsiyete göre ilkokul, ortaokul ve dengi okullara yönelik okullaşma oranları yıllara göre verilmektedir.



1994-1995 eğitim öğretim yılında ilkokulda okullaşma oranı toplamda net % 89.34 iken, ortaokul ve dengi okullarda toplamda net %53.43 olarak tespit edilmiştir. 1996-97 eğitim öğretim yılında toplamda net okullaşma oranlarına bakıldığında ilkokulda % 89.40, ortaokul ve dengi kurumlarda % 52.82 olarak tespit edilmiştir. 1996-97 eğitim-öğretim yılında ilkokulda toplamda net okullaşma oranın da dikkat çekici bir artış sağlanamamıştır(Tablo I).

1996-97 eğitim-öğretim yılında ortaokul ve dengi kurumlarda toplamda net okullaşma oranına bakıldığında ise bir düşme görülmektedir.İlkokullarda toplam çağ nüfusu içerisinde net okullaşma oranına bakıldığında 1994-95 eğitim-öğretim yılında %89.34 iken 1995-96 eğitim-öğretim yılında %88.9 ‘a doğru bir düşüş görülürken, 1996-97 eğitim-öğretim yılında ise tekrar artış göstermiş ve oran % 89.4 olmuştur(Tablo I).

Tablo I incelendiğinde; 1994-1997 yılları arasında ilkokullarda çağ nüfusu okullaşma oranının %90’ların altında olduğu, özellikle de 1995-1996 eğitim öğretim yılında okullaşma oranının daha da düşük olduğu görülmektedir. Ayrıca erkek nüfusun okullaşma oranı %96-%97’lerde iken kız nüfusun okullaşma oranının %86-%87’lerde olduğu anlaşılmaktadır. Erkek nüfusun okullaşma oranı 1995-1996 eğitim öğretim yılında en düşük seviyede iken 1996-1997 eğitim-öğretim yılında ise en yüksek seviyede olduğu tespit edilmiştir. Kız nüfusun okullaşma oranı ise 1995-1996 eğitim öğretim yılında en düşük seviyede iken 1994-1995 eğitim öğretim yılında ise en yüksek seviyededir. Bu verilere göre hem kız nüfusun hem de erkek nüfusun okullaşma oranları 1995-1996 eğitim öğretim yılında en düşük seviyededir. Ortaokullarda toplam çağ nüfusunun okullaşma oranına bakıldığında yıllara göre sürekli bir düşüş görülmektedir. 1994-1995 öğretim yılında %53.4 civarında olan toplam çağ nüfusu okullaşma oranı, 1995-1996 öğretim yılında %53.1 civarına düşmüştür. Bu düşüş 1996-1997 öğretim yılında da devam etmiş ve %52.8 civarına kadar düşmüştür.

Tablo I incelendiğinde; 1994-1997 yılları arasında ortaokullarda çağ nüfusu okullaşma oranının %50’lerde olduğu görülmektedir. Ayrıca toplam çağ nüfusunun ortaokullarda okullaşma oranı her geçen gün düşmüştür. Bu durum erkek nüfus okullaşma oranı için de aynı iken, kız nüfusun okullaşma oranı farklıdır. Kız nüfusun okullaşma oranı 1995-1996 eğitim-öğretim yılında en düşük seviyedeyken, 1996-1997 eğitim öğretim yılında en yüksek seviyededir. Toplam çağ nüfusunun ortaokullarda okullaşma oranı %52-%54 arasında iken, erkek nüfusun oranı %60-%62 arasında, kız nüfusunki ise %44-%45 arasındadır. Bu verilerden de açıkça anlaşılacağı gibi ortaokullarda okullaşma oranlarında, 1994-1997 yılları arasında erkek nüfusun oranı ile kız nüfusun oranı arasında büyük fark vardır. Erkek nüfusun okullaşma oranı kız nüfusun oranına göre yaklaşık %50 daha fazladır.

Tablo II’de öğretim yılı ve eğitim seviyesine göre okullaşma oranları, zorunlu eğitimin 8 yıl olduğu ilköğretim düzeyinde sunulmaktadır.



İlköğretim okullarında toplam çağ nüfusu net okullaşma oranı 1997-1998 öğretim yılında %85 civarındaki oran ile en düşük seviyede olmuştur. Bu oran, 2000-2001 öğretim yılına kadar sürekli yükseliş göstermiş ve 2000-2001 öğretim yılında %95 civarında yer alarak en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Sonraki yıllarda ilköğretim okullarında toplam çağ nüfusu net okullaşma oranı düşmüştür. Bu düşüş 2004-2005 öğretim yılına kadar sürmüştür. 2005-2006 öğretim yılı ile 2006-2007 öğretim yılında okullaşma oranında tekrar yükseliş görülmüştür.

Tablo II incelendiğinde; 1997-2007 yılları arasında çağ nüfusu okullaşma oranının 2000-2001 eğitim-öğretim yılında en yüksek seviyede olduğu görülmektedir. En düşük seviye ise 1997-1998 eğitim-öğretim yılında görülmektedir. Bu durum erkek nüfus ve kız nüfus okullaşma oranları için de aynıdır. Ayrıca toplam çağ nüfusu okullaşma oranı bu yıllarda %84-%96 arasında iken, erkek nüfusta bu oran %90-%99, kız nüfusta ise %79-%91 arasındadır. Bu verilerden de açıkça anlaşılacağı gibi ilköğretim okullarında okullaşma oranlarında, 1997-2007 yılları arasında erkek nüfusun oranı ile kız nüfusun oranı arasında büyük fark vardır. Erkek nüfusun okullaşma oranı kız nüfusun oranına göre yaklaşık %25 daha fazladır. Kız nüfus okullaşma oranına bakıldığında, en yüksek olduğu 2000-2001 yılında %90’ın üzerinde olmuş ve diğer dönemlerin hiçbirinde %90’ın üzerine çıkamamıştır. Erkek nüfus okullaşma oranı incelendiğinde ise, en düşük olduğu 1997-1998 öğretim yılında bile %90’ın üzerinde olmuştur. 2000-2001 eğitim-öğretim yılında erkek nüfusun okullaşma oranı, çağ nüfusunun tamamına yakındır. Açıkça görüleceği gibi kız nüfus okullaşma oranı ile erkek nüfus okullaşma oranı arasında anlamlı fark görülmektedir. Bu da ilköğretim okullarında okullaşma oranlarında kız nüfus ile erkek nüfus arasında eşitsizlik olduğunu göstermektedir.

İllere Göre İlköğretimde Okullaşma Oranlarının Dağılımı
Türkiye’de 2006–2007 eğitim-öğretim yılında ilköğretimde bir okula düşen öğrenci sayısı 305 bir şubeye düşen öğrenci sayısı 27, bir öğretmene düşen öğrenci sayısı 26 ve bir dersliğe düşen öğrenci sayısı 34 olarak tespit edilmiştir. Yine aynı eğitim-öğretim yılında Türkiye’de toplamda ortaöğretimde bir okula 382, bir şubeye 29, bir öğretmene16 ve bir dersliğe 31 öğrenci düşmektedir (Tablo III).



Okul başına düşen öğrenci sayısı en fazla olan il 1125 öğrenci ile İstanbul’dur. İstanbul’u 593 öğrenciyle Ankara, 561 öğrenciyle Kocaeli takip etmektedir. Okul Başına düşen öğrenci sayısı en az olan il 92 öğrenciyle Ardahan’dır. Ardahan’ı 102 öğrenciyle Gümüşhane ve 106 öğrenciyle Bayburt takip etmektedir. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısının Türkiye ortalamasının 26 olduğu görülmektedir. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı en fazla olan il 47 öğrenci ile Şırnak’tır. Şırnak’ı 42 öğrenciyle Şanlıurfa ve Ağrı takip etmektedir. Öğretmen Başına düşen öğrenci sayısı en az olan il 15 öğrenciyle Tunceli’dir. Tunceli’yi 17 öğrenciyle Bartın, Kırşehir ve Burdur izlemektedir.

Tablo III’e bakıldığında; derslik başına düşen öğrenci sayısının Türkiye ortalamasının 34 olduğu görülmektedir. Derslik başına düşen öğrenci sayısı en fazla olan il 62 öğrenci ile Şanlıurfa’dır. Şanlıurfa’yı 51 öğrenciyle Gaziantep ve İstanbul takip etmektedir. Derslik Başına düşen öğrenci sayısı en az olan il 16 öğrenciyle Tunceli’dir. Tunceli’yi 18 öğrenciyle Burdur, Artvin, Gümüşhane ve Bayburt takip etmektedir.

İstanbul’da, bazı büyük şehirlerde ve doğu illerimizin kalabalık nüfusa sahip olanlarının bazılarında, öğrenci sayısının fazla olmasına karşın okul, derslik ve öğretmen sayılarının yetersiz oldukları görülmektedir. Bu da diğer illerde daha az sayıda öğrenciyle, eğitim açısından daha sağlıklı ortamlarda eğitim-öğretim faaliyetlerinin sürdürülürken, bu illerde kalabalık ve eğitim açısından sağlıksız ortamlarda eğitim-öğretim faaliyetlerinin sürdürülmesine neden olmaktadır. Eğitimdeki bu fırsat eşitsizliğini ortadan kaldırabilmek için; okul, derslik ve öğretmen başına düşen öğrenci sayılarının yüksek olduğu illerde yeni okullar ve derslikler yaparak ve buralara yeni öğretmenler ataması yapmak gerekir. Bununla birlikte aile planlaması özellikle geri kalmış bölgelerde ön plana çıkartılmalıdır.

Cinsiyete Göre Okullaşma Oranlarının Bölgelere ve İllere Göre Dağılımı
Türkiye’de kız çocuklarının ve kadınların okur-yazarlığını artırmak için değişik dönemlerde okuma-yazma kampanyalar düzenlenmiştir. Tablo IV’ de 2000-2004 yılları arasında Haydi Kızlar Okula Kampanyası’nın uygulandığı ilk 10 ildeki kız öğrenci sayıları sunulmaktadır.



İlk 10 ilden gelen 2003-2004 öğretim yılı öğrenci sayısı verilerine göre, kızların okullaşmasında Siirt %19.49, Van %11.08 ve Muş % 6.34’lük bir artış sağlamıştır.

Haydi Kızlar Okula Kampanyasının bir yıllık uygulanması sonucunda: 2002-2003 öğretim yılına oranla 2003-2004 öğretim yılında 40.000 kız öğrenci fazladan kayıt olmuştur. Artış oranları %2 ile %20 arasında değişmektedir 29.

Tablo V’de Haydi Kızlar Okula Kampanyası’nın 2003 yılından itibaren okullaştırdığı kız öğrenci sayıları yer almaktadır.



2006 yılına kadar ki tüm kampanya çalışmaları süresince Türkiye genelinde 273.447 kız çocuğunun okullulaştırılmadığı tespit edilmiş, illerde yapılan çalışmalar sonucunda bunların 222.800 kız çocuğu (%81’i) okullulaştırılmıştır. Ancak tespit edilen 50.647 (%19luk kısım) kız çocuğunun eğitim sistemine kazandırılma çabaları sürdürülmektedir31 .

Geçmiş yıllara ait veriler incelendiğinde okullardaki cinsiyet oranlarında kız öğrenciler ile erkek öğrenciler arasında büyük farklar olduğu görülecektir.

Eğitimde Fırsat Eşitliğini Sağlamak Amacıyla Türkiye’de Yapılan Yasal Düzenlemeler
İlköğretimde fırsat eşitliğini sağlayabilmek için daha doğrusu eşitsizliği en aza indirgeyebilmek için bazı çalışmalar yapılmaktadır. Maddi durumu iyi olmayan öğrencilerin yeme içme ve barınma ihtiyaçlarının tamamının karşılanabilmesi için Yatılı Bölge İlköğretim Okulu (YİBO) ve Pansiyonlu İlköğretim Okulu (PİO) uygulaması yapılmaktadır.

YİBO ve PİO’lar; 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’na göre hazırlanan “Bölge İlkokulları Yönetmeliği”nin birinci maddesindeki “çeşitli sebeplerle henüz bir ilkokul açılmamış olup, birbirine yakın birkaç köyün bulunduğu yerlerde veya evleri ve ev grupları dağınık olan köylerde gündüzlü, yatılı, pansiyonlu bölge okulları açılır” hükmü gereğince planlanarak açılmaktadır. Kırsal kesimde okulu bulunmayan köy ve köy altı yerleşim birimlerinde bulunan ilköğretim çağ nüfusu ile yoksul ailelerin çocuklarının ilköğretim hizmetlerine kavuşturulmasını sağlamak amacıyla yatılı ve pansiyonlu ilköğretim okulları açılmıştır. 2005–2006 eğitim-öğretim yılında 300 YİBO ve 284 PİO’ da toplam 164.027 yatılı öğrenciye hizmet verilmiştir. YİBO ve PİO’da öğrenim gören öğrencilerin her türlü giderleri devlet tarafından karşılanmaktadır32 .

Fırsat eşitsizliğini en aza indirgemek için yapılan diğer bir çalışma ise okulu bulunmayan nüfusu az ve dağınık yerleşim birimlerinde bulunan ilköğretim çağındaki çocuklar ile birleştirilmiş sınıf uygulaması yapan okullarda bulunan öğrencilerin daha kaliteli eğitim-öğretim imkânına kavuşturulması, eğitimde fırsat ve imkân eşitliğinin sağlanması amacıyla Bakanlıkça “Taşımalı İlköğretim Uygulaması” başlatılmıştır. 1989–1990 öğretim yılında Kırklareli ilinde 3, Kocaeli ilinde 2 merkez okulda deneme mahiyetinde yapılan taşımalı ilköğretim uygulaması ile istenilen başarının elde edilmesi sonucunda uygulamanın yaygınlaştırılmasına karar verilmiştir. 2005–2006 öğretim yılında 80 il’den, 26.419 okuldan 679.589 öğrenci, 6.131 merkez okula taşınmıştır. 2005–2006 Eylül-Aralık döneminde taşımalı ilköğretim giderlerinde kullanılmak üzere 80 il’e 125.118.746 YTL ödenek tahsis edilmiş olup bir öğrencinin günlük maliyeti 2.38 YTL olmuştur. Taşımalı İlköğretim hizmetlerinde kullanılmak üzere 35.112 araç tahsis edilmiştir. Taşımalı eğitimde öğrencilerin ulaşım ve yeme içme giderleri devlet tarafından karşılanmaktadır. Öğrencilerin yemekleri merkezi bir yemekhaneden veya bakanlığa bağlı bir kurumdan (öğretmen evi, uygulama oteli gibi) temin edilerek okullara ulaştırılmaktadır. Gelen yemekler yemekhane personeli ve nöbetçi öğretmenlerin de yardımıyla öğrencilere sunulmaktadır33.

Eğitimde fırsat eşitsizliğini en aza indirgemek için yapılan bir diğer uygulama ise özel eğitim kurumlarıdır. Özel eğitim okulları; Anayasamızın34 , 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun35, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun ve 573 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin hükümleri doğrultusunda açılan kurumlardır36. Zorunlu ilköğretim çağında oldukları halde zihin, beden, ruh ve sosyal bakımdan engeli olan çocukların eğitimi, onların işe ve mesleğe hazırlanmaları bu okullarda sağlanır. Özel eğitim gerektiren bireylerin Türk Millî Eğitim Sistemini düzenleyen genel esaslar doğrultusunda eğitimleri sağlanarak, bir iş ve meslek sahibi olarak toplumla bütünleşmeleri ve kaynaşmalarının sağlanması hedeflenmektedir. Özel eğitim okul ve kurumlarında eğitim; Türk millî eğitim sistemindeki kademelendirmeye göre yapılandırılmıştır. Ancak, diğer okullardan farklı olarak, ilköğretim öncesinde hazırlık sınıfı bulunmaktadır. 01.07.2005 tarihli ve 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 35. maddesi ile 3797 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanuna eklenen Ek Madde-3’te yer alan; “Görme, ortopedik, işitme, dil-konuşma, ses bozukluğu, zihinsel ve ruhsal özürlü çocuklardan özel eğitim değerlendirme kurulları tarafından, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine devam etmeleri uygun görülenlerin eğitim giderlerinin, her yıl bütçe uygulama talimatında belirlenen miktarı Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır” hükmü gereğince Bakanlık bütçesine ödenekler konulmuştur37.

Eğitimde fırsat eşitsizliğini en aza indirgemeyi amaçlayan bir diğer uygulama da burs olanağı sağlamaktır. Öğrencilere genellikle devlet tarafından bazen de bazı özel kuruluşlar tarafından burs imkânı sağlanmaktadır. Bursluluk hizmetlerinden ilköğretim kurumlarının 6, 7 ve 8. sınıfları ile genel ve meslekî teknik orta öğretim kurumları yararlanmaktadır. Bursların dağılımında; 2882 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu kapsamına giren çocuklara % 15, oturdukları yerde ilköğretim okulu bulunmayanlara %10, öğretmen çocuklarına % 25 ve diğer öğrencilere de % 50’lik dilim ayrılmaktadır38 .

1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 5’inci maddesi hükmü doğrultusunda Bakanlıkça; İlköğretim Öğrencilerine Ücretsiz Ders Kitabı Temini Projesi başlatılmıştır39. 2003–2004 Eğitim -öğretim yılında başlayan uygulamayla ilköğretim öğrencilerine ders kitapları, fakir zengin ayrımı yapılmaksızın bütün öğrencilere ücretsiz olarak dağıtılmıştır. Ücretsiz ders kitabı dağıtımı uygulamasına 2006–2007 eğitim -öğretim yılında orta öğretim kurumlarında da başlanmıştır.

Bunların yanı sıra fırsat eşitsizliğini en aza indirgemeye yönelik bazı projeler için uluslararası kuruluşlarla çeşitli antlaşmalar yapılarak maddi kaynak da sağlanmaktadır. Avrupa Birliği Akdeniz Programı (MEDA) kapsamında hazırlanan 8 Şubat 2000 tarihinde imzalanan ve 11 Eylül 2002 tarihinde 5 yıl süreyle uygulamaya konulan hibe projenin amacı, yoksulluğu azaltma perspektifinde eğitim seviyesini artırarak, en dezavantajlı kırsal, şehirsel ve gecekondu bölgelerinde nüfusun yaşam koşullarını iyileştirmektir. Böylece hâlen zorunlu temel eğitimin dışında kalan çocuklar, gençler ve yetişkinlerin temel eğitim kapsamına alınmasını desteklemek eğitimin kalitesinin artırılıp, eğitime erişimi iyileştirerek, özellikle kız çocukları ve kadınlar için yaygın ve örgün eğitimin ortalama seviyesini yükseltmektir. Projenin uygulamaları için Milli Eğitim Bakanlığı’nda oluşturulan Proje Yürütme Ekibinin yanı sıra ilgili birimlerde proje koordinasyon ekipleri ve 24 il millî eğitim müdürlüğünce il proje yürütme ekipleri oluşturulmuştur40.

Her ne kadar proje ve uygulamalarla eğitimde fırsat eşitsizliği en aza indirgenmeye çalışılsa ve çok önemli başarılar sağlansa da eşitsizliği ortadan tamamen kaldırabilmek mümkün görünmemektedir. Özellikle ekonomik nedenlerden kaynaklanan eşitsizliği ortadan kaldırma olanağı yok gibi. İlköğretim ve orta öğretimlerde okula destek, sınavlara hazırlık ve hayata hazırlık mahiyetinde çeşitli kurslar düzenlenmektedir. Ancak bu kurslara genellikle maddi durumu iyi olan öğrenciler katılabilmektedir. Bir kısım öğrenci ise ekonomik, kültürel ve coğrafi koşullar nedeniyle bu imkânlardan yeteri kadar yararlanamamaktadırlar. Bu da; özellikle sınavlarda bu olanaklardan yararlanan öğrencilerin yarışa bir adım önde başlamasına neden olmaktadır. Dolayısıyla da eşitlik ilkesine aykırı bir durum söz konusudur.

Eğitim eşitsizliğini en aza indirgemek için yapılan tüm çalışmalara rağmen, başta bölgesel yanlış inanışlar ve gelenekler olmak üzere, çeşitli maddi ve manevi eksiklikler sonucu uzun yıllardır eğitimde cinsiyet ayrımı yapılmaktadır ve kız öğrenciler velileri tarafından okula gönderilmemektedir. Bu eşitsizlik bütün ülke genelinde göze çarpmaktadır. Son yıllarda bu sorunu çözebilmek için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bunların en göze çarpanı ise 2003 yılında başlatılan “Haydi Kızlar Okula kampanyası”dır. Bu kampanya sayesinde kızını okula göndermek istemeyen birçok aile ikna edilmiş ve kızlarda okullaşma oranı hızla artmıştır.

Beş Yıllık Kalkınma Planlarında Eğitim-Öğretimle İlgili Hedefler
Okulların eğitim-öğretim seviyelerini eşit hale getirme çalışması, fırsat eşitliği sağlanması hedefi, ilk defa birinci beş yıllık kalkınma planında daha sonra da diğer bütün beş yıllık kalkınma planlarında yer almıştır41. Birinci beş yıllık kalkınma planında yer alan öğretmen başına düşen öğrenci sayısının azaltılması ve burs sistemi oluşturulması hedeflenmiştir. Bu sisteme göre durumları ne olursa olsun yeteneği olanların bütün imkânlardan yararlanması hedeflenmiştir.

Bu hedefi gerçekleştirmek için diğer beş yıllık kalkınma planlarında çeşitli tedbirler alınmıştır. Bu tedbirler kapsamında öncelikle ikili eğitim uygulamasına geçilmiş, sonrasında eğitimin niteliğinde azalma görüldüğü için kaldırılması hedeflenmiştir. Sekizinci beş yıllık kalkınma planında da hala “ikili öğretim uygulaması ve kalabalık sınıflar, kırsal alanlarda ise birleştirilmiş sınıf uygulaması eğitimin kalitesini olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir.” açıklaması bulunmaktadır.

İkinci beş yıllık kalkınma planında yatılı bölge okulları kurulmasına devam edilmesi ve ortaokul kademesinde eğitim verilmeye başlanılması hedeflenmiş ve gerçekleştirilmiştir. Birinci beş yıllık kalkınma planında burs sistemi oluşturulması hedefi altıncı beş yıllık kalkınma planına kadar tam olarak uygulanamamıştır. Altıncı beş yıllık kalkınma planında eleme sistemi ile üstün yetenekli fakir öğrencilere burs verilmesi kararı alınmış ve uygulamaya geçirilmiştir. Yedinci ve sekizinci beş yıllık kalkınma planlarında burs verilme uygulaması, harç kredisi uygulaması ile desteklenmiş ve geliştirmeye devam edilmiştir. Bunun yanı sıra parasız eğitimin gerçekten ihtiyacı olanlara sağlanması için birinci beş yıllık kalkınma planında özel okulların desteklenmesine yönelme olmuştur ve ikinci beş yıllık kalkınma planında bu görüş desteklenmiş ancak bu okullar için bir izleme düzeni kurulması hedeflenmiştir.

Beşinci beş yıllık kalkınma planında özel eğitim gerektiren üstün yetenekli veya zihinsel özürlülerin eğitimi için alt yapı geliştirilmesine imkân sağlanması hedeflenmiştir. Fakat sekizinci beş yıllık kalkınma planına kadar geçen dönemde yeterli alt yapının gerçekleştirilmediği gözlenmiştir.

Yedinci beş yıllık kalkınma planında özel okulların sayısının arttırılması ve bu okullarda kaynaştırma eğitimine geçilmesinin geliştirilmesi hedeflenmiş fakat tam olarak gerçekleştirilememiştir. Sekizinci beş yıllık kalkınma planına kadar özel okullara destek verilmesi hedefi devam etmiştir.

Üçüncü beş yıllık kalkınma planında zorunlu temel eğitimin süresi sekiz yıla çıkartılması hedeflenmiştir. Bu hedef ancak yedinci beş yıllık kalkınma planında gerçekleştirilebilmiştir. Sekizinci beş yıllık kalkınma planında ise temel eğitim süresinin on iki yıla çıkarılması hedeflenmiştir.

Altıncı beş yıllık kalkınma planında ortaöğretimde uygulanan ders geçme ve kredili sisteme geçiş hedeflenmiş ve bu hedef gerçekleşmiştir. Yedinci beş yıllık kalkınma planında ders geçme ve kredili sistemin yeniden düzenlenmesi hedeflenmiştir, 1991-1992 yılında ortaöğretimde uygulanan ders geçme ve kredili sisteme 1995 -1996 yılında son verilmiş sınıf geçme sistemine dönülmüştür.

Altıncı beş yıllık kalkınma planında ortaöğretim kurumlarının kendi içinde ve yaygın eğitimle yatay ve dikey geçişlere imkân tanıyacak bir yapıya kavuşturulması için gerekli düzenlemelerin yapılması hedeflenmiştir. Yedinci beş yıllık kalkınma planında aynı hedefe yer verilmiş, buna ek olarak eğitimini tamamlayarak hayata atılan veya okuldan ayrılmış herkese, hayatlarının her döneminde, kendi dallarında bilgi ve becerilerini geliştirme imkânı sağlamak hedeflenmiştir.

Sonuç ve Öneriler
Bu araştırmada eşitlik kavramı üzerinde durulmuş ve eşitlik türleri açıklanmıştır. Bunlara koşut olarak eğitimde fırsat ve olanak eşitliği ele alınmıştır. Eğitimde fırsat ve olanak eşitliği ile ilgili olarak ilköğretim okullarındaki eğitim olanaklarından kimlerin ne kadar ve hangi düzeyde yararlandığı nicel ve oransal olarak ortaya konulmuş ve buna koşut olarak fırsat eşitlikleri açıklanmaya çalışılmıştır. Yapılan bu çalışmadan elde edilen sonuçlar şu şekilde sıralanabilir:

1. İlköğretimde net okullaşma yaklaşık %90’dır.

2. Hem kız nüfusun hem de erkek nüfusun okullaşma oranları 1995-1996 eğitim öğretim yılında en düşük seviyededir.

3. 1994-1997 yılları arasında erkek nüfusun okullaşma oranı kız nüfusun oranına göre yaklaşık %50 daha fazladır.

4. “Haydi Kızlar Okula”, “Eğitime %100 Destek” gibi kampanyaları ile okullaşma oranı artış göstermiştir.

5. Okul başına düşen öğrenci sayısının Türkiye ortalamasının 305 olduğu görülmektedir.

6. Okul başına düşen öğrenci sayısı en fazla olan il 1125 öğrenci ile İstanbul’dur.

7. Okul Başına düşen öğrenci sayısı en az olan il 92 öğrenciyle Ardahan’dır.

8. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısının Türkiye ortalamasının 26 olduğu görülmektedir.

9. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı en fazla olan il 47 öğrenci ile Şırnak’tır.

10. Öğretmen Başına düşen öğrenci sayısı en az olan il 15 öğrenciyle Tunceli’dir.

11. Derslik başına düşen öğrenci sayısının Türkiye ortalamasının 34 olduğu görülmektedir.

12. Derslik başına düşen öğrenci sayısı en fazla olan il 62 öğrenci ile Şanlıurfa’dır.

13. Derslik Başına düşen öğrenci sayısı en az olan il 16 öğrenciyle Tunceli’dir.

14. Haydi kızlar okula kampanyası ile 2003-2006 yılları arasında yapılan çalışmalar süresince Türkiye genelinde 273.447 kız çocuğunun okullaşmadığı tespit edilmiş, illerde yapılan çalışmalar sonucunda bunların 222.800 kız çocuğu (%81’i) okullulaştırılmıştır.

Yukarıda belirtilen sonuçlara göre bu araştırmada aşağıda belirtilen öneriler sunulabilir

İlköğretimde net okullaşma oranını %100’lere çıkarmak için mevcut kampanyalara devam edilmesi ve bu kampanyalara başka kampanyalarla destek verilmelidir. Hatta çocuğunu okula göndermek istemeyen velileri ikna edebilmek için maddi destek, vergi indirimi, askerlik süresinde indirim, askerlik iznini artırma, elektrik faturasında indirim gibi teşviklerde bulunulabilir.

Erkek nüfusun okullaşma oranı ile kız nüfusun okullaşma oranı arasında büyük fark vardır. Bu farkını azaltılması hatta mümkünse ortadan kaldırılabilmesi için velileri ikna çalışmalarına başlanması önerilir. Velileri ikna edebilmek için de psikolojik destek sağlanması ve maddi imkânlar sunulması faydalı olabilir.

Haydi kızlar okula kampanyası ile 2003-2006 yılları arasında yapılan çalışmalar süresince Türkiye genelinde 273.447 kız çocuğunun okullaşmadığı tespit edilmiş, illerde yapılan çalışmalar sonucunda bunların 222.800 kız çocuğu (%81’i) okullulaştırılmıştır. “Haydi Kızlar Okula”, “Eğitime %100 Destek” gibi kampanyaların başladığı 1997-1998 eğitim öğretim yılı ile 2006-2007 eğitim öğretim yılı arasında ortaöğretim kurumlarında okullaşma oranı %50 civarında artış göstermiştir. Bu tür kampanyaları destekleyip, yeni kampanyalar düzenleyerek bu oranı daha yukarılara çıkarmak yararlı olacaktır.

Okul başına düşen öğrenci sayısının Türkiye ortalamasının 305 olduğu ve derslik başına düşen öğrenci sayısının Türkiye ortalamasının 34 olduğu görülmektedir. Yeni derslikler ve okullar yaparak ve personel, araç gereç gibi eksikleri tamamlayarak bu sayıyı azaltmak ve özellikle geri kalmış bölgelerde aile planlamasına önem vermek gerekmektedir.

Öğretmen başına düşen öğrenci sayısının Türkiye ortalamasının 26 olduğu görülmektedir. Bu oranı daha aşağılara çekebilmek için yeni öğretmen atamasının yapılması uygun olacaktır.

Sonraki araştırmacılara eğitimde eşitlik-eşitsizlik boyutundan ziyade, eğitimde yoksunluk boyutunu araştırmaları önerilmektedir.

Kaynakça
Akkan, H.,(2000). Öğretmen Ve Yönetici Görüşlerine Göre İlköğretim Birinci Kademe Okullarının Eğitimde Fırsat Eşitliği Açısından İncelenmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bolu.

Akşin, S.,(2001). “Bir Toplumu Dönüştürmek,” Mülkiye, Cilt XXV, Sayı 231, Afşaroğlu Matbaası: Ankara.

Akyüz, E.,(2001). “Çocuk Hakları Sözleşmesinin Temel İlkeleri Işığında Çocuğun Eğitim Hakkı,” Milli Eğitim Dergisi, Sayı 151, (Temmuz-Ağustos-Eylül) Http://Yayim.Meb.Gov.Tr/Yayimlar/151/Akyuz.Html. (07.08.2006)

Arslan, M.M. ve Eraslan, L.,(2003). “Yeni Eğitim Paradigması ve Türk Eğitim Sisteminde Dönüşüm Gerekliliği”, Milli Eğitim Dergisi, Sayı 160, Güz http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/160/arslan-eraslan.html. (17.02.07)

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 1. Protokol, http://www.yargitay.gov.tr/aihm/pr1.html. (10.09.2006)

Ayaz , N., (1994). TBMM 1995 Yılı Bütçe Raporu, Ankara.

Başaran, İ. E.,(1987). Eğitime Giriş, Ankara.

Başaran, İ. E(1982). Temel Eğitim ve Yönetimi, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayını, No 112, Ankara.

Başaran, İ. E.,(2007). Eğitim Bilimine Giriş , Ekinoks Yayını ve Dağıtım Ankara.

Beş Yıllık Kalkınma Planları, http://ekutup.dpt.gov.tr/plan-prg.htm (02.08.2006)

Buluç, B.,(1997). “Türkiye’de, İlköğretim İkinci Kademe Okullarda Eğitimde Fırsat ve İmkân Eşitliği”, Eğitim Yönetimi Dergisi, Yıl 3, Sayı 1, Kış s.11-21, Ankara.

Çocuk Hakları Sözleşmesi, www.memocal.com/Cocuklar (10.09.2006)

Devlet Nedir,http://www.gencbilim.com/odev_tez/devlet+nedir.odev_tez_makale.3051.php. 5.08.2007

Doğan, E.,(2007). Assessment of and Problems With the Support Campaign for National

Education in Turkey. International Journal of Educational Reform Spring .

Dünya Çocuk Hakları Beyannamesi, http://www.turkhukuksitesi.com/show. 2.08.2006

Dünya İnsan Hakları Beyannamesi, http://www.munazara.ege.edu.tr/belge/insanhaklari.doc. 22.10.2006)

Eğitime Katkı Payı ve Sekiz Yıllık Temel Eğitim Hakkındaki Kanun, http://mevzuat.meb.gov.tr/html/126.htm. (10.09.2006)

“Haydi Kızlar Okula Kampanyası” http://www.haydikizlarokula.org/uygulama sonuclari_2003.php (05.10.2006)

http://www.haydikizlarokula.org/uygulama sonuclari.php (20.05.2007)

İçer, M. M., (1997).Türkiye’de Eğitim Sisteminin Genel Amaçları ve Temel Eğitim İlkelerinin Değerlendirilmesi, Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi, İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi.www.munazara.ege.edu.tr/belge/insanhaklari.doc.(10.09.2006) MEB Tebliğler Dergisi,(1993). Sayı:55.

Milli Eğitim Temel Kanunu (1739 S.K), http://mevzuat.meb.gov.tr/html/88.htm. (10.09.2006)

Özsoy, S. Eşitlikçi Bir Eğitim Deneyimi Olarak Köy Enstitüleri, http://www.halkevleri.org.tr/ halkinhaklariforumu/index.php?eylem=oku&no=274 (25.08.2007)

T.C. 1982 Anayasası, http://www.tbmm.gov.tr/Anayasa.html. (02.08.2006)

T.C. Milli Eğitim Temel İlkeleri,http://www.mebnet.net/genel-egsis/temel-ilkeler/temelilkeler-ana. htm (02.08.2006)

Tural, N. K., (2002).Eğitim Finansmanı, Anı Yayıncılık, Ankara.

Turner, B.(1986). Eşitlik, Çeviren Bahadır Sina Şeren, Dost Kitapevi, Ankara.

Türkiye Cumhuriyeti MEB 2006 Bütçe Raporu, http://sgb.meb.gov.tr/yayinlar/ 2006 butce_raporu .pdf (15.10.2006)

Türkiye Eğitim İstatistiği 2005-2006, http://sgb.meb.gov.tr/daireler/istatistik/ TURKIYE _EGITIM_ ISTATISTIKLERI _2005_2006.pdf (21.10.2006)

Türkiye İstatistik Kurumu, Eğitim İstatistikleri, http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.doc. (17.03.2007)

Yaman, H., (2000). Eğitim Hakkı, Eylül 2000. http://www.turkhukuksitesi.com/Makale_22.Html (05.12.2003).
Related Posts with Thumbnails