Ama öncelikle araştırmayı okuduğunuzda karşınıza çıkacak sonuç yetersiz eksik öğretmen arayışı sizi şaşırtacaktır. Olsun genede güzel bir araştırma deyip bir önsöz ben yazdım O yüzden :)
Bu bilgilerin neden şu ana kadar değerlendirilmediği yada sunulmadığının sebepleri olarak;
- MEB'in sürekli öğretmenler üzerinde uyguladığı gizli mobbing uygulamaları,
- Başarısızlıkların tek sorumlusu öğretmenlermiş gibi davranılması,
- Öğretmenlerin sınıf içi insiyatif kullanamayacak kadar evrak telaşı ve müfetişlere birşeyler kanıtlama kompleksi,
- Öğretmen yaratıcılığının önünde idareci ve hata yapma korkusuyla hiçbirşey yapmayan üst düzey yöneticilerin kişisel egoları,
- Öğretmenlere yüklenmiş olan "Devlet memuru ol", "...asli görevlerini yerine getir önce.." baskısı,
- Gene öğretmenlerin hiçbir şey üretmeme bahanesi olan imkan ve olanakların yetersizliği saçmalığı,
- İlçe, kasaba ve köylerde öğretmenlerin mülki amirlerin amelesi gibi kullanılıp, çocuklara hizmet edildiğinin unutulması,
- Kişisel beceri ve yetenekleri olan eğitmenlerin yaptığı çalışmalarda, yapılanların değil eksikliklerin değerlendirilerek çalışmalara zaman ve gelişim olanağı tanınmadan yok edilmesi, ( gene hata yapamama cesaretinden kaynaklanan beyinsel esaret...)
- Üretilen değerlerin maddi külfet yada pazar olarak değerlendirilmesi ve bunun sonucunda öğretmenliğin idealizminin yerlede sürünmesi,
- Yaratıcılığını sergileyen öğretmenlerin genel motivasyonunun sürgün, deli yada rahatsız insan kavramlarıyla ödüllendirilmesi. ( O da bir motivasyon aracı değil mi ? :) Çünkü yaratılan her ürün alışkanlıkları ve düzeni bozan değerlerdir!
- Öğretmenin yaratıcı sınırlarını velilerin eğitimiyle geçirirlen zaman ve sinir harplerinin belirlemesi. ( Ne de olsa herkesin çocuğu dahi, herkesin çocuğu aileden terbiyeli :)
- Eğitmenlerin, bir yarış atı gibi öğrencileri sınavlara hazırlamasını isteyen sistemin, başarıyı sınavlara endekslemiş olması. Ayrıca bu yarışta asıl jokeyin öğretmen değil, öğretmenin sırtına binmiş olan veli, öğrenci, idareci ve yöneticilerin olmasının ortaya çıkacağından korkulduğundan bu tarz verilerin yerinde değerlendirilmediğine inanıyorum.
"Problemler onu üreten bakış açılarıyla çözülemez"
Bkz "bakış acısı" yazım :)…
Süleman EKER 16/11/2011
Aşağdaki Osman Gazi Üniversitesi Sosyal bilimler dergisi sayı 18 den alıntıdır...
ÖĞRETMEN DAVRANIŞLARININ YARATICI DÜŞÜNME
BECERİLERİNİN GELİŞİMİNE KATKISI
Yaratıcılık kavramının Batı dillerindeki karşılığı “kreativitaet, creativity” dir. Latince “creare” kelimesinden gelir. Bu kelime, “doğurmak, yaratmak, meydana getirmek” anlamındadır (San, 1985). Yaratıcılık dendiği zaman akla karmaşık bir süreç gelmektedir. Yaratıcılık süreci, tüm duyuşsal ve düşünsel etkinliklerde, her türlü çalışma ve uğraşın içersinde vardır. Birçok kişinin doğru ya da yanlış olarak kullandığı bu kavramın kesin bir tanımını yapmak oldukça güçtür. Bu konuda uzun yıllardan bu yana çalışmalarını sürdüren araştırmacıların görüş birliğine vardığı ortak bir yaratıcılık tanımı yoktur. Buna rağmen, bu araştırmacıların yaptığı farklı tanımların bazı temel noktalarının birbirlerine yaklaştıkları gözlenmektedir. (Kamaraj ve Aktan, 1998).
Yaratıcılık, hem bir süreç hem de bu sürecin sonunda ortaya özgün bir ürün koyma olarak ele alınabilir. John Preeman’a göre ise “yaratıcı olmak demek; dünyaya yeni ürünler ya da düşünceler sunabilmek demektir” (Noyanalpan, 1993).
Barlett’in “ana yoldan ayrılma, deneye açık olma, kalıplardan kurtulma” şeklindeki yaratıcılığı tanımlamasının yanı sıra, daha çok sanat alanındaki yaratıcılık üzerinde duran Read, yaratıcılığı “önceden biçimi ve hiçbir yüzü olmayan bir şeyin varlık kazanması” şeklinde tanımlamaktadır. Landau’nun yaratıcılık tanımı ise “Daha önce kurulmamış ilişkiler arasında ilişkileri kurabilme, böylece yeni bir düşünce şeması içinde, yeni yaşantılar, deneyimler, yeni fikirler ve yeni ürünler ortaya koyabilme becerisi” şeklindedir (San, 1985).
Yaratıcılık söz konusu olduğunda; bilgi ve deneyim birikiminden yararlanarak sentezleme sonucu yeni ürünler ortaya koymak gerekir. Birbirleriyle farklı olan, ilişkisi Olmadığını sandığımız şeylerin ilişkisini kurmak ve yeniyi yaratmak gerekir. Görmek, yaratmanın başlangıcıdır. Buluşun, yeniliğin söz konusu olduğu yaratıcılıkta, zihnin tüm yetileri, düşünme süreçleri, imgelem, duygular etkileşim halindedir. Yaratıcılık tüm zihinsel yetileri geliştirmede rol oynar.
Yaratıcı Düşünme; buluşçu, yenilik arayan ya da eski sorunlara yeni çözümler getiren ve özgün düşüncelerin ortaya çıkmasını sağlayan bir düşünce biçimidir. Bilgi çağında, bilgi üretme ortamında yaşam bulması ve geliştirilmesi gereken bir olgudur.
Yaratıcı düşünme özgürdür, hareketlidir, üretken bir süreçtir. Çok yönlü bakmak, çok seçenekli çözüm yolları bulmak gerekir. Tasarımcı yaratıcı eylem sürecidir. Yaratıcı
Düşünmenin 4 Boyutu;
1. Akıcılık: Üretilen uygun düşünce sayısı ve ya problem için birçok alternatif geliştirme becerisi,
2. Esneklik: Farklı kategorilere giren düşünce üretme yeteneği ve ya problem çözümünde yaklaşımları değiştirme,
3. Özgünlük: Eşsiz, rastlanmayan, akıllı düşünceler yaratma yeteneği ya da yeni özel çözümler getirme becerisi,
4. Zenginleştirme: Düşünceyi tamamlayarak geliştirme, ayrıntılara girebilme, yanıtlar ekleme yeteneği şeklinde tanımlanabilir (Erlendsson, 1999).
Yaratıcı düşünmeyi geliştirme, bireylerin iletişim becerileri kazanmalarına, yeni durumlara daha kolay uyum sağlamalarına yardımcı olur. Yaratıcılığın her birey tarafından doğuştan getirildiği düşünülse de bireylerin yaratıcılığı zeka, yetenek, çevre, eğitim v.b etkisi ile doğru orantılı olarak artabilir.
Yaratıcılığı yüksek olan bireyler; meraklıdırlar, temel sorunlarla ilgilenirler, özgürdürler, enerjiktirler, esprilidirler.
Yaratıcı düşünmede, öncelikle çok yönlü bakış-ıraksak düşünce biçiminin yerleşmesi gerekir. Genel kalıplarla ve yakınsak düşünceyle yaratıcılık gerçekleşemez. Yakınsak düşünce farklı ilişkiler kurmayı engeller. Sıradan, hemen akla gelen en yakın olasılık üzerinde durulur. Öğrencilere alıştırılan tek çözüm yolu vardır, tek doğru vardır, bu yakınsak düşünce ürünüdür (Sungur, 1997).
Iraksak düşünce mevcut bilgiyi de kullanarak değişik yanıtlar üretilmesidir. Bunlar özgündür. Tek çözümlü değildir, salt fikir bulunmakla kalınmaz, geliştirilir, ayrıntılara inilir. Iraksak düşüncede çağrışım ve ifadelendirme söz konusudur. Iraksak düşünce farklı çözümlere ulaşırken, yakınsak düşünce tek bir çözüme ulaşır. Sistem yakınsak düşünen, yaratmayan, farklı ilişkilendirmeler kurmayan, derinlemesine düşünmeyen bireyler yetiştirir. Hâlbuki yaratıcılık yöntemi çerçevesinde salt bilgi tekrarı olmayan, ezber değil de farklı çözümler üretebilen, ıraksak düşünceli bireyler yetiştirilebilir.
Çağdaş ülkelerde zorunlu eğitime ve eğitim sistemine getirilen en temel eleştirilerden birisi yaratıcılığın gelişiminin engellenmesiyle ilgilidir. Eğitim sisteminin öğrencilerepotansiyellerini geliştirme fırsatı vermesi ve ülke kalkınmasında etkin rol oynayabilmesi için öğretimin içerik ve yöntemleri eleştirel düşünme, bilimsel düşünme, ilişkisel düşünme, akıl yürütme ve yaratıcı düşünme gibi becerileri kazandıracak şekilde yeniden düzenlenmelidir (Doğan, 2005).
Eğitim sistemi, bireylerin düşünce yapılarını geliştirmeyi, aklını çeşitli biçimlerde kullanmayı, diğer kuşakların yaptıklarını yineleyen değil yeni şeyler yapabilme yeteneği olan insanlar yaratmayı amaçlar. Bunu gerçekleştirebilmek için de eğitim sisteminde yaratıcılığı etkin kılmak gereklidir. Özgür ve eleştirel düşünme yaratıcılığın, dolayısıyla çağdaş eğitim anlayışının gereklerinden biridir (İpşiroğlu, 1993; Çellek, 2001;
Noyonalpan, 1993).
Yaratıcılık, son çeyrek asırda üzerinde çokça durulan, dikkat çeken konulardan biridir. Okullar bir yandan yaratıcılığı öldürmekle suçlanırken, diğer yandan okulun yaratıcılığı geliştirme işlevi önem kazanmış ve bu yöndeki çalışmalarda bir hızlanma görülmüştür (Açıkgöz Ün, 1998).
Özellikle yaratıcılığın temellerinin atıldığı yıllar okulöncesi eğitim ve ilkokul yıllarıdır. O halde gerek ana-baba ve çocukla ilgilenen diğer yetişkinlerin, gerekse öğretmenlerin, çocuğun bu yıllarını iyi değerlendirmeleri ve yaratıcı nesillerin temellerini oluşturmaları gerekir ( Blomm ve Sosniak, 1981).
Öğretmenlerin çocuklarda yaratıcılığı geliştirebilmeleri için, her şeyden önce kendilerinin yaratıcı bir kişiliğe sahip, çocuklar için uygun bir model olmaları gerekmektedir. Diğer bir deyişle, öğretmenler, akıcı, esnek ve orijinal bir düşünme gücüne sahip olmalı ki çocukları yaratıcılığa yöneltecek bir öğretme-öğrenme ortamı düzenleyebilsin ve yaratıcılığın gelişimine rehberlik edebilsin.
Özellikle, çocukların ilgilerini, gelişim özelliklerini merkeze alan, öğrencinin etkinliğine, araştırıcılığına problem çözmesine önem veren, öğrenci kararlarını ön plana çıkaran ilerlemecilik eğitim akımına uygun bir program, çocuğun yaratıcılığını besler.
Böyle bir program: hazırlama ve uygulamada öğretmen nitelikleri çok önem taşır. Öğretmen; öğrencilerini tanımak, onların ilgilerine, gelişim özelliklerine ihtiyaçlarına uygun bireyselleştirilmiş programı düzenleyip uygulayabilmelidir. Bu durumda, öğretmen sınıfındaki öğrenci sayısı kadar çeşitlilikte etkinlik planlayabilecek bir yaratıcılığa sahip olmalıdır.
Öğretmen sınıfta demokratik bir ortam yaratmalı; çocuklar ilgi duyduğu, istediği, kendini hazır hissettiği bir dersle ilgili etkinliklere başlayıp sürdürebilmelidirler. Karar büyük ölçüde öğrenciye aittir. Öğretmen, öğrencilerin özgürce denemeler yapmalarına, olağanın dışında çözümler bulmalarına fırsat yaratacak esnek öğretme- öğrenme ortam düzenleyebilmelidir.
Bu durumda öğretmen gerek model; gerekse yaratıcılığın gelişimini kılavuzlayan kişi olarak çocukların özgürce denemeler yapmasına, araştırmasına, orijinal alternatif çözümler bulmasına, ortam yaratması ve rehberlik etmesi gerekir (Tuckrnan,1992).
Öğretmen, öğretme-öğrenme ortamında yaratıcılığın gelişimine yardım edebilmek için nasıl davranmalıdır?
Diğer bir deyişle, hangi davranış özelliklerine sahip olmalıdır?
Yaratıcı düşünme, yaratıcı problem çözme zaman alıcıdır.
• Öğretmen, öğrenciler üstündezaman baskısı yaratmamalı, aceleci olmamalıdır.
• Hız yerine; dikkatli düşünmeye, çeşitli olasılıkları düşünmeye ve yaratıcılığa değer vermelidir.
• Çocukların analitik düşünmesi, problemlere birçok alternatif çözüm yolları bulması için zaman tanımalıdır.
• Öğretmen bir şey yapma, bir problem çözme konusunda asla bir tek yol belirlememelidir. Bu durumda, çok çeşitli çözüm yollarını gösterebilmelidir.
• Öğretmen öğrencileri kendi kafasındaki çözümü bulmaya zorlamamalı, aksine, açık fikirli, değişik eğilimleri, yaklaşımları kabul eder bir model olmalıdır. Yaratıcılıkta merakın, araştırmanın ne kadar önemli olduğunu kendisi model olarak göstermelidir.
• Öğrencilerin de bir tek yol, bir tek sonuç üstüne odaklaşması ve çözüme kısa sürede ulaşma isteklerini önlemelidir.
• Öğretmenlerin sınıf içi ve dışındaki davranışları da öğrencilerin yaratıcılığının geliştirilmesinde önemli rol oynar. Öğrencinin cesaretini kırma, güvensizlik, aşırı eleştiri, davranışlarında tutarsızlık, heyecan azlığı, dogmatik ve katı olma, genelde yetersiz olma, dar ilgileri olma, sınıf dışı tartışma ve konuşma olanağı tanımama, öğrencilerde eleştirel düşünceye gereken önemi vermeme, öğretim yöntem ve tekniklerini uygulama bilgi ve becerisindeki sınırlılıklar, motivasyonsuzluk, ekonomik zorluklarla uğraşma gibi durumlar yaratıcılığı engelleyen öğretmen özellikleri olarak sıralanabilir. Sungur (1997), evde ve okulda öğrencinin yaratıcılığının önündeki engelleri aşağıdaki gibi belirtmektedir.
1. Çocukları sürekli gözetim altında bulundurma, izlendiklerini fark ettirme,
2. Çocukların yaptıklarını iyi ya da kötü olarak sürekli yorumlama veya iyi kötü anlamlarında değerlendirme,
3. Çocukları denetim altına alma
4. Aşırı övme veya tersine aşırı yerme,
5. Çocukları birbirleriyle karşılaştırma, onları rekabete zorlama,
6. Çocukların deneyip yanılarak öğrenmelerine izin vermeme,
7. Çocukların fikrini almadan, katı ve değişmeyen seçimler sunma,
8. Çocukların yapmak istediklerine sürekli sınırlar koyma,
9. Çocukların yapması gerekenleri onların yerine yapma,
10. Sorumluluk vermekten kaçınma,
11. Çocuklara neyi, nasıl yapacaklarını gösteren kesin, değişmez reçeteler sunma
(Akdağ ve Güneş, 2003).
Öğrencilerin yaratıcılıklarının geliştirilmesi, okulda uygulanan program, öğretmenlerin genel yapısı, öğretim yöntem ve teknikleri ile yakından ilgilidir. Derslere göre düzenlenen programlarda temel amacın, içeriği öğrenciye kazandırmak olması, öğrencilerin yaratıcı düşünmelerini engellemektedir. Yaratıcı düşünceyi geliştirecek bir ders, öğrencinin sürekli soru sormasını; nasıl?, niçin?, ne kadar? gibi sorulara veya eğer… olursa… ne olur? gibi olası cevaplı sorulara cevap aramalarını içermelidir....
Kürşat YENİLMEZ
Yrd. Doç. Dr., Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Eskişehir/TÜRKİYE
E-mail: kyenilmez@ogu.edu.tr
Belma YOLCU
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Eskişehir/TÜRKİYE
Yazının Tamamı için Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi arşivinden Sosyal bilimler dergisi 18. sayı 2007 den ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder