DENEMELERİM


KUTSAL ÜÇLEME (Göz, ruh ve ses)
NOT: Kendine kapalı gişe bir oyudur. Tek kişiyle oynanır ve tek kişiyle izlenir. O yüzden okurken yanlız ve müzikli bir ortam tercih edin! Aksi takdirde sadece uzun bir tirat gibi gelecektir, boşa yormayın kendinizi!

Yine bir palyaço düştü pençeleri üzerine
çürük meyve bahçelerine güzel kokular yaymak için.

Ölüm kelimesi sönük kalıyordu ağustos böceğiyken ki şarkılarında.
Çok bilmişti yaşamı.
Ölüm’ü?
Evet ölümü böcekken yüz kez
bin göz tatmıştı kırık parmak uçlarında.

Her palyaço gibi onunda bir suratı yoktu.
Yüzlerce topla şaklabanlık yapardı uçurum kenarlarında.

Çok iyi duyardı anlamsızlığı !
Yıllardır gizlediği acıları arardı
gün ışığında ,
aydınlık suratlarda,
ikiz aynalarda .

İyi tükürdüğü söylenirdi gökyüzüne
-ona bunu uzun dilli kurbağalar öğretmişti ağustos böceğiyken-

Yemek yemezdi uyanıkken,
şans buya midesini kaptırmıştı
taa öteden bu öteye kaptırırken kendini.

Uzun düşlü ağustos böceğiydi
Yanında Zeus’u utandıran.
Zaman bildirgeci yoktu onun
bütün uzuvları sonsuzluğu gösterirdi,
gözleri hariç.

Çok zekiydi unutkanlıklarında da!
Arakadaşları söyledi;
-bir kerecik yarını unuttumuş bu günde,
işin kötüsü bir ermiş boyu sonra anlamışlar,
hem de şarkının birinde
duygulanıp yanmışlar,
niye daha önce anlatılmadı bu hikaye bize ,diye!
Sonra;
sonra , nankör umutlar dağıtıp birbirlerine
toplu iblis çağırmasınlar mı palyaço yarınları için?
Ya iksirini kaybetmiş palyaçoların hikayesi nasıl biter bilirmisiniz?
Önce bir ağustos böceği olalım hele
belki şurubumuzu buluruz kirli bulut yağmurları dışında.
Küt şarkılar
bakışsız ve düzeyli ağlamalar içinde.
Peki ya nerde?
Belkide bu oyunun içinde
bilmem ama fazla kurcalamayın neşeli notaları
pis tınlar sahte göz yaşlarınızla...


-I-
O yalnız kalmayı öğrendi ilk önce
kış ortası soğuk mezarlıklarda.
Eciş bücüş hayaletler korudu onu
beslediler
öğüt verdiler
sevdiler onu...
Neden?
Şarkıların tadına yalnız onlar mı varmıştı!
Yaşayanlar?
ya yaşayanlar?


-II-
Çürük bir yaşam anıtı hazırlamıştı tanrı
katında onun için
Sönük kahramanlıkları vardı
bilinmeyen ve sadece kendisi için yazdığı şarkılarında.
Gördüğü o kadar çok görkem vardı ki yaşamda
hangisini anlatacağını bilemez
sırf ilenç sunardı konuşmalarında.
Kinlerinde ve nefretinde de israfı sevmezdi
o yüzden kendine saklardı bütün pislikleri.
Ya kime verecekti?
O kadar çok vardı ki içindeki sönük çadırda.
Kafeste görürdü tüm insanları
O kör şölenlerde ki hayvanlar yerine.
Umut dağıtıp mum karşılığı sonra
arkalarından küfür etmeyi ihmal etmeyen
tütsü kokulu cadaloz kadının yuvasına ne demeli?
Ya seyirciler!İp üzerinde hayatını yuvarlayan güzel insana
Cesaret edipte soramadılar;
-...bunu kendin için mi bizim için mi yaptın ...diye.


-III-
Dizleri üzerine düştü yüksek umutlardan
Kötü kahramanlar söyledi ki
-''...her şey bitmiş değil
şarkılar sensizde devam edebiliyor
yaratı yarışında yenik mi düşeceksin
bak artık sözsüz şarkılar anlatmıyor
sonsuz aşkları...''diye güldüler içten kahkahalarla
Ve gırtlağıma düğümlendi kehanetlerim
yıkılmış tiyatro şarkıları
düşük yapılmış cenin çığlıkları atıldı
sarı kız adasından.
Çok yakındı halbuki
nasıl duymuyorduk!


-IV-
Şakalarla öldü, bütün dostlar dostluklar ki
küfür etmeye vakitleri olmadan.


-V-
Sonra derin kuyulara bağırdı ölümlerini
duymazlıktan geldiler
ona tükürmeyi öğreten kurbağalar bile.
Ve yankılar
yankılar
yankılar günahlar
yankılar çığlıklar
yankılar yalnızlıklar
sessizlik.........ve sonsuz bir es sunar herkese küskünlükle.


-VI-
Bağırdı
''...hadi sevgilim
ölümlerimizi değişelim
sen
beni öl
ben
seni öleyim(es)
bir kerecik nooooolur!
Kim anladı ki
kim anlar çocuklar için bu ağır tiratları,
çocuklar
evet evet yalnız çocuklar anlayabilirdi,
sizde anlarsınız
biraz küçülün
olduğunuz kadar yeter!


-VII-
Siiiiiz
heey!
Eğer yaşam hayallerinizi
hayal gücünüzü yok ediyorsa
ya hayallerinizi
yada yaşamınızı kısa kesin ha!
-keşke yaşamı var eden hayallerimize sahip çıkabilseydik-
Peki ya nerede
hani hep beraber sonsuzluğa döllediğimiz umutlarımız
şu duvarın içindemi?
gökyüzündeki pis su kabarcığında mı?
belkide oturduğunuz koltuğun altındadır
üzerine yattığınız zamanlardadır
bi kalkın yav
bi merak edin.
...nerde benim ikiz aynam?


-VIII-
En kolay mutlulukları seçmişti o
kabuslarındaki dostlara göre.
Bir takla
bir iki basit melodinin ardına gizlenmiş
...ve çocukların gülücüklü çığlıkları ardında
''mutlumusun?''
diye sorarlarmış O'na.
İşte dünyanın en şirret sorusu
''mutlumusun?''
O'da bir enkaz daha kaldırırmış
şarkı söyleyerek.
Kimse yoktu duvarlara fırlattığı renk arabesk'i dışında
O ve yüzü
duvarlara aksetmiş gibiydi sanki.
Parlak izler görüp
salyangozlara özenmişti ardında bıraktığı samanyolu için
salyangozlarda
'' biz daha çok kıskanıyoruz
kirli anıları yıkadığın için''
Sus pus kaldım
kayıp ben mi
yok olan başkaları mı öğretti bana
yalnızlığın müziğini!
Bir ikilik nota
tarihi avuçlarında öldür
bir dörtlük
larvalarla yarışan dingin parıldak yıldız ol
bir sekizlik
deniz atları gibi koş ve yol aç ki
bildiğim ne varsa çıksın bünyemden
kendi kalabalığımı tanısın saf beynim!
Yaklaşıyor!
Duyuyormusunuz sessizliği?
Hayır hayır yalan söylemeyin
sessizliği duyamazsınız
çok şey biliyorsunuz
insana dair olmayan
çünkü!


-IX-
Ölümü bilmek şaka değildir gülüm
genzine bir fare kapanı kaçmış sanarsın
arkasından görünür
gibi
gelir sana.
Ölümün arkası yoktur gülüm.
Soğuk değildir o kadar
bir şarkı kadar
bir düş kadar
bi avuç ter kadar
o kadar!
Ruhunu kaybeden her insan ölmüş mü dir ki?
bilirmisin
en ruhlu zatdır
ölen
öldüğünü bilen.
Tehlikelidir kurumuş yapraklarla raks
ki
bu atlak kelimelerde anlam yoktur gülüm
Her kelime bin ölmüştür
her harf bir kaç ...
Bırak ya
anlam arama sen
ki
ben her kelime kadar arabesk
her harf kadar sembol oldum ya bana
Bak!
sana değil
bana
ilk bana
ilk defa bana
rahatsız etmek istemedim gene seni ama
Sapkın hikayelerim kalmadı sana anlatacak!
hepsi gizledi
evet evet bütün çiçekler gizledi imlerini benden.
Sağ olsunlar demeyi öğrendim
umursadım
umur aldım pazardan
ne yapiim umursadım işte.
Ama artık umur-satamadığımı gördüğüm günden beri
kapadım tezgahımı
hepsi bakılık artık
Ve nekadar küfür etsem kendime
o kadar rahatlayacağımı sanır oldum
evet yaaaaa
buldum hastalığımı ben
sanır hastalığına yakalandığımı buldum
Siz sanatmı diyosunuz ??
pardon!


-X-
Değişmek kolaydır beni
olmak ise
olmak ise zordur gülüm.
Ha oldum dersin
yoksan orda
işte o zaman olursun
varım diyorsan
patlak bir balon satıcısı palyaçolarla yarışırsın
kazanamazsın
zor iştir!
Çünkü
palyaçolar konuşmaz
sevişmez
yarışmaz...
Bunu öğrenirsen kazanabilirsin
ama palyaço
çaktan satmıştır balonu kendine
balon mavidir
kendidir.
bilirmisin bütün palyaçoların ruhu kayıp çocuklar ülkesinde esirdir.
Gizlerler bütün erdemleri herkesten
balıktır onlar
yunus
bazan deniz
küçüktür onlar
bir su birikintisidir o zaman deniz
dalgalanır
dalgalatır
beğenmez ruhunu sonra
bir kat daha pudra çeker yüzüne.
Bari der
bari çocuklar görmesinler bilmesinler bunu.
Ama bilirler ve kırmazlar palyaçoyu.
Büyükler!
Büyükler büyük büyülerini yapıp eğlenirken palyaço kuklalarına
iflahla ölüm eş anlamlı olur makyaj masalarına.
Ölüm'ü ölümü bilmek şaka değildir gülüm
genzine bir rüya düğümlenir
görmesem olmaz sanarsın,
ölümün arkası önümüz gülüm
pudra saklamaz...


-XI-
Ve yaşamı
ve ölümü anlar anlatırken insanlar
ötekilerinin kuru tenlerine dokunmaya korkarlar.
Kilitli ömürler kusarlar birbirleri üzerine
köpüklü cümlelerle,
sonra bir baloncuk sunup gökyüzüne
onu patlatma zevkini başkalarına sunarlar.
Yoksa bu mu?
Kendi kapsülünde boğulup ölmeye hakkın var
bu kiri başkaları boğazına tıkasa bile.
İşte gliserin ruhlu dünyamız
ve süngü ucnnda dans
tango gibi iki kişilik tat
ama tek başlı
tek yaşamlık
belkide?


-XII-
Kapandım artık
olamadığım tek şey hiç
onuda yalnız sizinle olabiliyorum.
Neden her şeylerimiz hep başkalarında saklı?
Çağlayan taklidi yaparak çölde yaşamak neden bu kadar mutlu ediyor?
Yola çıktım
bizlerin
sizlerin
herkesin duygu çöplüğünde
beynimizi karıştırıp rahatlayacağı bir kürdan bulmak için.
Gerçi çoğumuzun elinde kürdanı var ama
sadece gözümüze batırıp
mutluluk çığlıkları atıyoruz değilmi?
Tabi ya !
Görmememiz gereken o kadar çok görkem varki!
Heeeey!
Oradakiler
bu hikaye size pek komik gelmemeye başladı değil mi?
Yo aslında çok komik
basit ve ekonomik
gülün gülün oyun başlıyor.
Yalnız çıkarken lütfen akbabalarınızı yanınızda götürün!
Buradaki leşleri oyun sonrası hep ben yerim.
Gördüm ki herkes tamam olmuş kendi dunyasında…
Kalsın! Kalın…
Ben yarımı arıyorum, belki de yarını,
hoşçakalın…

HAYAT BİLGİSİ

Hayat bir travma tadında,
Kafamıza vura vura öğretiyorlar yaşamı.
Eee aptal bakıyor gözlerimiz o zaman
hayatın farklı tonlarına!
...ya da biliyor da yaşamıyor diyorlar
sanki bilipte öğretiyorlarmış gibi!
Zaten sınıfta kalma şansımızda yokki...
O yüzden çalışmıyorum hayatı.
Torpilimiz varya
İNSAN OLDUK!

SAAT ZAMANA TALAN VAR!

Saatte zaman yokken başlamıştı talan,
Varlıkta talan var ama zaman yoktu bu saatte.
Saat var
ve maalesef akıyor talana zaman.
Akrep kovalıyordu akşamı ”tik”
ben yine yelkovanla
yalnız
tek-nik , tak-“tik”…
bir yel düşlerde
bir kovan beyinde “tik”
zamanın da, talanda vardı ya saatin
yalanda “çingk”
Güneşi beş geçiyordu sabah “tak” -akarak geceyi peşine.
aşk belkide yanıbaşımda
belkide çeyrek var “tik”
Otuz kuş varmış yüreğimde “tak”
ama “tik tak”
ama bi dakka! “tik tak tik tak”
duuuur! “guguk guguk guguk gu...”

(LE-AR’ dan 92-Ağustos)

Related Posts with Thumbnails